Gönderi

İmtiyazlara karşı verilen mücadelenin aynı zamanda sorumluluğa karşı bir mücadele olduğu hiç bir zaman göze çarpmadı. Çünkü nedense insanların zihninde bu ikisi arasındaki irtibat hayatın akışı içinde ters yönde kurulmuş gibidir. İmtiyazlı olanlar yaşamanın tadını çıkarma fırsatlarını bol bol ellerinde bulunduracaklar, sorumlu olanlar ise çokça fedakârlıkta bulunacaklar. Oysa soylular arasında yer almak kendi yetişmesine yapılan katkının hakkını vermektir. İmtiyaz ve sorumluluk asaletin başında ve sonundadır. İmtiyazı olmayan bir kişinin davranışlarında sorumlu davranabileceğini nereden bilebiliriz? Büyük bir ihtimalle o kararlarını kendi başındaki belaları defetmeye yetecek ölçüler dahilinde vermektedir. Sorumluluk duymak başlı başına imtiyaz sayılmalıdır. Bu akıl yürütme yolunu benimser isek belki de siyaset kültüründen aristokratların silinip gitmelerini onların tarihin bir uğrağında artık yeterince aristokrat olmayışlarıyla açıklayabiliriz. Demokratik uygulamaları benimseyen toplumlar arasında dikkat çeken başarılar elde edenlere bakıldığında görülen, söz konusu başarıların "imtiyaz-sorumluluk" ikilisini doğru tarzda devreye sokulmasının ürünü olduğudur. Yoksa bir yanı bilgisizlikten, diğer yanı da korkudan meydana gelmiş olan "halklaşma" modern çağda bir toplumu bir başka toplumun uşağı ve/veya kölesi durumuna sokmaktan başka işe yaramamıştır.
·
19 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.