Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

KAÇMAK VE YAKALANMAK Müslüman düşünceli, günlük hayatını, da elinden geldiğince İslâmî esaslar doğrultusunda düzenlemek eğiliminde olan insanlar için yaşadığımız hayat biçimi ve topluma hakim olan kavrayış tarzları benim görüşüme göre iki çıkış yolu açıyor. Bunlardan biri hayatın akışını yok sayarak kendi doğru bildiği düşünme biçimi ve davranış şartları içine kapanmak, öteki ise hayatın akışını hesaba katarak bu akışın esaslarını İslâmî anlayış doğrultusunda yeniden anlamlandırmak ve nihayet günümüz şartları muvacehesinde İslâmî bir hayatı inşa edebilmenin yollarını araştırıp bulmak. Her iki yolu yürüyebilmenin de ön şartı, birbirini anlayan, birbirini destekleyen ve birbirine güvenen müslüman fertlerin mevcut olmasıdır. Gemisini kurtaran kaptan anlayışı içinde ne kendini soyutlamış bir kesim oluşabilir, ne de hayatın içinde canlılığını koruyan müslümanca bir tavır geliştirilebilir. Birinci yol, yani hayatın akışını yok sayarak kendi doğru bildiği düşünme biçimi ve davranış şartları içine kapanma tavrı bir kaçış belirtisidir. Yaşanan bunca dengesizlikten kaçmayı ilk ağızda kötülemek taraflısı değilim. Eğer başarılabilirse, bu yol sonradan beklenmedik meyvalar verebilmesi muhtemel köklü bir tedbir niteliğindedir. Ancak, bu yol günümüz insanları nın mahrum olduğu derin bir samimiyet, güçlü bir irade ve kapsamlı bir bilgiye ihtiyaç göste rir. İktisadi, sosyal, felsefi bağlamı içinde sadece müslüman anlayışın hükümran olduğu bir ha yatı kurma çabası. Külli bir seçmenin kaçınılmazlığını da beraberinde getirir. Bu seçme için (inşallah yanılırım) ne insan ne de imkân görünürlerde yok. Esasen bu kaçış yöntemi dünyanın hakim olunamayan gidişatı gözönüne alındığında büyük bir tehlikeyi, bir süre kaçtıktan sonra amansız bir biçimde kurtulunduğu sanılan unsurlarca «yakalanmayı» davet edebilir. Zaten kaç mak ve yakalanmak birbirinin tamamlayıcısı iki unsurdur. Belki kaçan bir süre yakalanmaya cak ve belki birkaç nesil boyunca peşindeki kuvvetin tehditinden salim kalabilecektir. Ama onun «kaçmış olması ve belki de kaçmayı devam ettirmesi onun yakalanacak olmasını ve tehditi altında olduğu kuvvet tarafından sürekli olarak takip edilmesini intac eder. Üç yüz yılı aşan tecrübeler gösteriyor ki müslümanca tavrı kaçış yoluyla koruma yolunu tutanlar ardı arası kesilmeyen bir mağlubiyete uğramaktadır. Bir kuşak önce nelerden kaçılmış olduğu unutulmakta, sanki muhafaza edilmesi gereken o gün için «mecbur olunan şartlarmış gibi, bu kez son gelişmelerden kaçılmaktadır. Eğer bir merhalede «tepki yani reaksiyon yaklaşımı terkedilebilmiş olsaydı, bugüne kadar inşa edilmiş yapılar içinde bulunabilirdik. Müslümanca yaklaşım sürekli olarak, dünya şartları tarafından formüle edilmiş bir probleme, Türkiye'de aranan çözüme bir karşı çözüm aramak (hatta aramak bile değil, elindeki hazır çözümü yeniden biçimlendirmek) yoluyla gösterilmiştir. Müslüman düşünceli insanların tutması beklenen ikinci yol, bu yolu yürüyebilecek müslümanların belirmesine ve bu yolun yürünebilir kılındığı bir ortamın doğmasına kadar «teorik bir yaklaşım olarak anlaşılması kaçınılmaz görünüyor: Hayatın akışını İslâmî esaslar doğrultusunda yeniden anlamlandırmak diye formüle ettiğimiz bu yol herşeyden önce temelli bir dünya görüşünü gerektirir. Bu dünya görüşü Kur'ân-ı Kerim'in bizlere öğrettiğinin doğru anlaşılmasından, yani bizlerin kafamızdaki «model»leri terkedip doğrudan doğruya gerçeği kavrayacak bir hazırlığı edinmemizden doğabilecek bir dünya görüşüdür. Kaçış tavrı büyük ölçüde radikalizm ihtiyacının uzantısıdır. Tepkici yaklaşım bünyesinde büyük ölçüde tevil barındırır. İslâmi bir hayatı günümüz şartları içinde ve fakat İslâmî esasların temel gerçeği uyarınca inşa etme tavrı ise müslümanları gergin radikalizme başvurmaya ihtiyaç bırakmadan ve onları düşünceleri ve tavırları arasında bir çatışmaya götürmeden kendine mahsus bir çözüm getirir. Gerçeği tanımak, gerçekçi davranmanın ön şartıdır. Gerçekten kaçmak gerçeğin kaçanı yakalayacağının işaretidir. Önce yaşadığımız medeniyetin, bu medeniyet içindeki müslüman varlığının ve bu varlığın sahici boyutlarının ne olduğunun bilinmesi gerek. Bu yapılmadıkça rüzgâr önündeki yaprak olmak herkesi bekler. Bakanlar ve Görenler İsmet Özel
·
47 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.