Gönderi

Başka insanlarla ilişkiye girerken her zaman kafamızdaki hipotez bize yol gösterir, karşımızdakine nasıl davranacağımızı tayin eder. Burada iki davranış türü benimseyebiliriz: Ya kafamızdaki hipotezi gerçek sanıp karşımızdakine her zaman ve her şart altında ona göre muamele yaparız veya karşımızdakinin kafamızdaki imajının yalnızca kendi yarattığımız bir varsayım olduğunun bilincinde olarak onun davranışlarını hep o model içinde değerlendirmez, modelimizi sürekli kontrolden geçiririz. Bu bizim başkalarına karşı önyargılı denen türden bir davranış içine girmemizi engeller. Aslında herkes, herkes hakkında önyargılıdır. Bu akıllı varlıklar olmamızın bir gereğidir. Önyargısı olmayan insan boş kafalı demektir; o ana kadar eline gelen verileri değerlendirememiş insan demektir. Uygar insan ise önyargısının yalnızca bir varsayım olduğunun bilincinde olarak onu her an yeni verilerle kontrole açık tutan kişi demektir. Buna mukabil ilkel insan, öyle veya böyle edindiği, genellikle ezberlettirildiği önyargılarını gerçek kabul edip onları değiştiremeyen insan demektir. Türkiye’de insan ilişkileri genellikle değiştirilemeyen önyargılar üzerine kurulduğundan kimse kimseyle verimli bir diyaloga giremez. Muhalefetle iktidar konuşamaz; müdürle emrindekiler konuşamaz, karı-koca birbiriyle konuşamaz vs. Bunun trajik bir sonucu cinayete varan tartışmalardır. İşte bilimsel düşünebilmek ve bilimsel eğitim bu nedenle gereklidir; dinsel eğitim ve din temelli toplum bu yüzden tehlikelidir.
·
28 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.