Gönderi

Prens, gezegenindeki öbür filizlere benzemeyen bu filizi çok yakından izlemişti. Yeni bir baobab türü de olabilirdi çünkü. Ama filiz bir süre sonra boy atmayı durdurdu, çiçek vermeye hazırlandı. Koca bir tomurcuğun oluşmasına tanıklık eden Küçük Prens, bunda doğaüstü bir güzelliğin saklanmış olduğunu sezinledi. Nedir ki çiçecik, güzelliği için gerekli hazırlıkları yeşil odasının çatısı altında tamamlamakla yetiniyordu. Kılı kırk yararak seçiyordu renklerini. Uslu uslu süsleniyordu. Taçyapraklarını teker teker takıştırıyordu. Öyle herkesin bildiği gelincikler gibi buruşuk giysilerle çıkmak istemiyordu ortalığa. Göz alıcı güzelliğini eksiksiz sunmak istiyordu. Eee, ne demeli? Gösteriş meraklısının birisiydi işte! Kısaca, gizemli hazırlığı günlerce sürdü. Ve bir sabag tam gün doğarken püskürüverdi birdenbire. Bunca titizlenmeden sonra esneyerek: "Daha tam uyanmış değilim," demesin mi! "Kusuruma bakmayın. Yapraklarımı bile iyice toparlayamadım daha." Küçük Prens onu çok beğendiğini gizleyemedi: "Ne kadar güzelsiniz!" "Yaa?" dedi çiçek tatlı bir sesle. "Güneş'le aynı anda doğduk da..." Küçü Prens anladı ki pek alçakgönüllü bir çiçek karşısında değil.
Sayfa 35 - Bölüm 8Kitabı okudu
·
29 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.