Baba anlatılarında, özellikle kadınların baba anlatılarında içimi buran bir şeyler var. Ernaux’nun bir de duru ve gerçekten düpdürüst kalemi eklenince üzerine, çok acayip bir şey okumuş oldum.
Kesik kesik hatıralarla birlikte bir kız çocuğunun babasını izliyoruz aslında ama bir taraftan da çok güçlü bir sınıf ayrımı, WW2 sonrası ayakları üzerinde durmaya çalışan orta ve düşük gelirli aileleri, kültürel yabancılaşma okuyoruz.
Daha önce de yalın tutku’sunu okuyup çok beğenmiştim. Sene içerisinde kalan kitaplarını da okuyacağım kesinlikle.