Bulutlar... İstemeden varım, istemeden öleceğim. Olduğum şeyle olmadığım şey
arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum, birer hiç olan
şeylerin ortasındaki soyut ve tensel noktayım – ki o şeylerin bir adım ötesinde değilim ben
de. Bulutlar... Hissettiğimde nasıl bir sıkıntı, düşündüğümde nasıl bir rahatsızlık,
istediğimde nasıl bir yararsızlık! Bulutlar... Hâlâ geçiyor bulutlar, bazıları kocaman, evler
yüzünden göründüklerinden daha küçük olup olmadıkları anlaşılamadığından, sanki bütün
göğü ele geçirecekler gibi geliyor insana; kimilerinin büyüklüğü belirsiz, iki bulutun
birleşimi olabilir bunlar ya da ikiye bölünecek tek bir bulut – yükseklerde, yorgun gökte
artık hiçbir anlamları yok; kimileri ise küçücük; güçlü şeylerin oyuncağı, saçma oyunlarda
kullanılan, bir tarafa yığılmış, yalnız bırakılmış, soğuk, sönmüş toplar gibiler