Kadınlar...
Kadınlarımız diye başlamak istiyorum, farklı kimliklerde, farklı ırklarda, farklı hayatlar yaşayan, sonları aynı bitmese de benzer acılar ile aşık olmuş kadınlar...
Serenad'da onların yaşadığı dönemin siyasi koşullarının uğradıkları haksızlıklara, kalp kırıklıklarına, ayrılıklarına, acılarına nasıl yansıdığı anlatılıyor. Dünyanın zalim yüzünün bedelini ödeyen günahsız insanların hikayesinin içinde buluyorsunuz kendinizi. Her bir ayrı sayfada hüzün, öfke, gülümseme, isyan etme gibi ayrı ayrı duygularla boğuşurken yoruluyorsunuz bazen de.
Ve Nadia ile wagner aşkı; kitabın başında merakla beklenilen hikayelerine ayrı bir bölüm olarak yer vermiş livaneli. Okuru en çok etkileyen sayfalar da bu sayfalar olmalı diye düşünüyorum. Bu kural tanimayan büyük aşkın savaş gölgesinde siyasi olaylara yenik düşmüş olması yaralıyor kalbinizi. Böyle bitmesini kabul etmiyor sindirmek istemiyorsunuz. Aşk kavuşanayınca gerçek aşk oluyormuş biliyorsunuz belki ; fakat yüreğinize ve aklınıza bunu kabul ettiremiyorsunuz.
Bunun dışında kitapta birçok yakın tarih bilgisine yer verdiği için kendinize yeni ufuklar açabilme şansı da vermiş oluyorsunuz. Lakin dünya üzerindeki en büyük güç dengesi olan devletlerin kendi çıkarlarına göre hareket etmelerine öznel bir yaklaşımla "devletlerin kötü ve zalim olduğu " fikrini ortaya koyması ve bunu yaparken objektif olmayarak sadede birkaç alıntı ile fikrini savunması, dolayısıyla perspektif kaymaları en azından benim kulağıma hoş gelmedi.
Kitabın son bölümünü oldukça komik buldum ki olmasa sanki çok daha güzel bir son olurmuş. Alakasız bir şekilde ve kitap içerisindeki yazılanlarla tutarsız bir son olmuş. Öyle ki maya'nin başına gelen iftira olayına bir Azrail tanıklık edebilir mi ?
Sözün kısası bazı yerlerde mantık aramayacak olursak keyifli bir okumaydi. Ve dili dini kimliği ne olursa olsun kolektif biçimde Kadınlarımızın hikayesinin içinde olmamıza katkı sağladığın için teşekkürler livaneli. Umut dolu yarınlara, Umut dolu insanlarla ulaşmak dileğimle...