Yağmur Beklerken, kısaca 1929 yılında ekonomik buhran zamanı kurulan Serbest Cumhuriyet Partisi'nin halk tarafından nasıl karşılandığını anlatıyor.
Kitapta halkın çok partili siyasete kesinlikle hazır olmadığını Kurtuluş Savaşı'nda omuz omuza çarpışan arkadaşların bile birbirlerine düşman kesildiğini görüyoruz. Bu durum şu şekilde anlatılıyor, her iki partinin de önde gelen isimleri sonuç ne olursa olsun ileriki süreçte aynı hayatlarına devam edecektir. Peki ya bunu hayat memat meselesi olarak gören halk?
Olayların arka perdesindeki kuraklık da siyasetin üstte bahsettiğimden daha farklı bir yansımasını gösteriyor, beni en çok etkileyen kısım da bu oldu. Yağmur olmadığı için ürünlerini hasat edemeyen halk yani yiyecek ekmek bulmada sıkıntı yaşayan halk, yeni parti kurulmasından etkilenecek kadar refaha sahip olmayan halk var. Peki siyaset hakkında düşünecek kadar refaha sahip olmayan insanların hakkı ne olacak? Bu konu hakkındaki güzel bir alıntı şöyle: "Halkın, anlatmaya çalıştığım ve anladığından emin olduğum o bilmediği bekleyişleri, idrak edemediği ihtiyaçları, bulamadıkları için kavuk ve hatta kısır oldukları ihtiyaçları temine kimler medar olacak?"
Okumak, meslek sahibi olmak sadece o mesleği icra etmek için değil aynı zamanda bulunacağın zorlu koşullarda dili olmayan sesi çıkmayanların da hakkını savunmanı gerektirir.
Çok beğendiğim ve altını çizerek işaretleyerek okuduğum bu kitabı günümüz seçimine yaklaşırken de okuduğum için memnunum. Öneriyorum efendim...