Asla pazarlandığı gibi bir psikanaliz çalışması değildir. Bunu demek psikolojiye dair birçok gerçeği inkar etmek olur. Ve son derece sığ bir bakış açısıdır bu da. Ama bunun yanında da başarılı sayılabilecek bir kurgudur. Zira kitabın yazarının gazeteci kimliği bunun gerçekleşmesinde önemli bir rol oynamıştır. Araştırdığım kadarıyla kitaptaki olayların gerçekliği ise birçok uzman tarafından gayet güçlü argümanlarla çürütülmüştür. Daha sonra bulunan ses kayıtları da buna dair en somut delillerdendir. Kitabın yazarının ve doktorun birlikte oluşturduğu bu kurgunun tıp literatürüne geçme durumu da sanıldığı gibi de yoktur. Kitapta olayların tamamen Sybil’in özgür iradesiyle aktarıldığı görünse de gerçekten doktorun yönlendirmeleri sonucunda birçok sonuca ulaşıldığı da ortaya çıkmıştır. Sybil aslında medya yoluyla iyi pazarlanmış bir üründür. İyi pazarlanan bu kitabın ardından mini dizi ve filmlerle de iş iyice şova döndürülmüştür.
Kitabın kurgusuna gelirsek, yazar gayet okunabilir bir hikaye ortaya çıkarmıştı. Karakterlerin ve duyguların değişimi gayet güzel aktarılmıştı. Seçilen kişilikler de bir o kadar ilginçti. Ama karakterlerin altlarını da o kadar başarılıyla dolduramaması büyük bir eksiydi bence. Bunun belki de nedeni kitabı pazarlama stratejisine olan bağlılığıydı. Zira bunu roman olarak sunsa çok daha başarılı bir eser ortaya çıkardı. Ama bağlı kaldığı ya da başka türlü belirtmek gerekirse ısrar ettiği gerçek bir psikolojik vaka takıntısı kitabın içeriğini zayıflatmıştı.
Bu kitabı okuyacak olan okurlar bunu psikolojik bir çalışma değil de roman olarak değerlendirirse daha isabetli bir tercih yapmış olur.