Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

19 Farklı türde mantarlar var. Büyükbaş hayvanların dışkısından türeyenlere Sığır deriz, çift süren sığır sürüsü gibi yan yana türerler. Yağmur zamanı ağaçlarda türeyenlere Kedi deriz. Şekerkamışı tarlasında türeyenlere Kuş deriz ve tepedeki nemli toprakta türeyenlere Çocuk deriz. Ben sana Çocuk mantarlardan verdim, ritüellerimde onu kullanıyorum. Kedi de kullandığım oldu ama onlar Çocuk kadar etkili değil, kedi gibiler, canları isterse gelir, biri yese de doğdukları ağaçta kalırlar, ne zaman geleceklerini bilemezsin, belki gelir belki gelmezler, belki mır mır eder, belki ortaya çıkar, belki de insanların Kedi mantarlarını topladığı ağaç kabuğunu tırmıklarlar. Kedi mantarlar ayine canları istediği zaman gelir ama geldi mi mır mır ederler, Kuş mantarlarıyla benzerdirler ama onlar daha şeffaftır, Kuş mantarları gündüz düşleri gibi hafiftir, uçup gider zihnimizden, hafifçe uçan kanatlar gibi şeffaftır gündüz düşleri. Sığır mantarları birkaç çift halinde yenirse güçlüdür, tıpkı çift süren bir sürü gibi kuvvetli olmak için birlikte olmaları gerekir ama onlara çobanlık etmek, buraya gel, oraya gitme, şuraya git demek gerekir. Çocuk mantarları ânın kendisidir, an oldukları için en güçlü onlardır, imgeler de tıpkı an kadar geniştir. Ânın ömrü bir sözcük kadardır derler, zira ağızdan çıkan söz artık geçmiştedir. Peşimden gelip, Feliciana an dediğin kısacıksa gördüklerin ne olacak, diyorlar, ânın tıpkı bir insan, tıpkı Dil kadar geniş olduğunu söylüyorum onlara. Guadalupe’yle yaptığım ve babasının gece yangını gibi parlak turuncu tuniğine bakıp uzaktan onunla alay ettiğini gördüğüm ritüelde Çocuk mantarların yalnız hasta bedenleri değil ruhu da iyileştirdiğini gördüm, çünkü ânı tüm genişliğiyle görürler, çünkü an sadece bedenin ânından ibaret değil. Çocuk mantarlar geleceği tahmin etmez, ânı aydınlatan, geniş olanı gözler önüne seren Dil’dir. Guadalupe’de tüm netliğiyle gördüm bunu, kuş ötüşlerinin canlandığı sabahlar kadar berrak gördüm Guadalupe’yi o gün getirdiklerinde, babasından kalma gönül yarasını iyileştirdim. Çocuk mantarlar güçlüdür, doğruyu söylerler, onların ânı gölgeyi gizlemez, ânın derin sularına aydınlık veren Dil’le bakarlar, bu yüzden insanlar gelip, Feliciana sen geleceği görüyorsun, der ama ben onlara, Hayır, derim, ben ânı görüyorum. Ve an bazen bedenle ruhun sızılarındaki geçmişte ve gelecekte dolaşır, bu yüzden insanlar gelip, Feliciana sen geleceği görüyorsun, diyor, eğer geleceği biliyorsam bu, geleceğin anda dolaşmasıyla ilgilidir. Çocuk mantarlar geçmiş nedir bilmez, gelecek nedir bilmez, ne dünden ne yarından haberleri vardır, umursamazlar, tıpkı çocuklar gibi ânı yaşarlar. İhtiyar insanları iyileştirdim, çocukları iyileştirdim ama çocuklar ihtiyarlardan daha kolay iyileşir. Yetişkin birisine kıyasla bir çocuğu iyileştirmek daha rahattır, çünkü yetişkin insan kaygılarının derin sularında boğulur, karanlık kederlerinde boğulur; ateşler içinde alev alev yanan, buz gibi ter döküp uyuyamayan çocuksa aksine, ona bir bardak su verene gülümser, çünkü o an için şifa getirir, çocuk keder içinde boğulmaz, derin suları ya da karanlık hüzünleri yoktur, çocuk bir su kadar şeffaftır, ateşler içinde de yansa, onu uyutmayan soğuk terler de dökse yarın ne olacağını ya da dünün ne kadar kötü geçtiğini düşünmez, çünkü çocuk su gibi şeffaftır, aileleri daha kötü hisseder, onlar hasta çocuktan daha ağır yükler taşır. Çocuk geçmişten korkmaz, gelecekten korkmaz, çocuk ölümden korkmaz. Ölüm nedir bilmez, bir çocuğa ölümden söz edin görürsünüz, insanların canını alan ölüme dair tek bir fikri yoktur. İnsanlar ölümden korkar ve hastalanınca tüm endişeleri üstüne çöker, onların ağırlığıyla gömülür, hastalığı hafifse, Yarın çalışamayacağım, der, hastalığı ciddiyse, Yarından sonraki gün hiçbir şey yapamayacağım, der, ateşi çıksa ölüm ensesine yapışacak diye dehşete kapılır. Neyiniz eksik, diyorum onlara, neden korkuyorsunuz, insanlar neden korkuyor, geleceğin ne getireceğinden neden korkuyorsunuz, diyorum, çünkü geçmişi taşıyorlar, ben insanlara, Bugün neyiniz eksik, diyorum, ayaklarınız, elleriniz, alacak soluğunuz, içecek suyunuz, basacak toprağınız, yiyecek yemeğiniz ve ısınacak ateşiniz var, diyorum, hayatınız var, her şeyiniz var. Benim hayatım var ve her şeye sahibim. Öldüğüm zaman buraya, San Felipe’deki barakama, ritüellerime döneceğim ve kardeşim Francisca’nın yaptığı yemekleri yiyeceğim, çok lezzetli yaptığı için ondan atole isteyeceğim, diyorum, o yüzden insanlara, Neyiniz eksik, diyorum, söyleyin her şeyiniz varken neyiniz eksik, bugün her şeyiniz varsa yarına bir şeyiniz eksik olmaz.
·
75 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.