Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

520 syf.
10/10 puan verdi
Benim Adım Kırmızı ve Pamuk
"Şimdi bir ölüyüm ben, bir ceset. Bir kuyunun dibinde, Son nefesimi vereli çok oldu. kalbim çoktan durdu Ama alçak katilim hariç kimse başıma gelenleri bilmiyor" Orhan Pamuk'un 1998 yılında yayımlanan ve kısa sürede çok sayıda okura ulaşan, büyük ilgi gören ve kendisinin de en renkli ve en iyimser Romanım dediği "Benim Adım Kırmızı" adlı romanı bu İlginç ve çarpıcı cümlelerle başlıyor. bir ölüyü konuşturarak romanın daha başında pamuk, okuyucusunu şaşırtıyor. bugün sizlere Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk'un Benim Adım Kırmızı adlı romanından bahsetmek istiyorum. Orhan Pamuk'un Osmanlı'da minyatür sanatı ve Nakkaş larla ilgili böyle bir roman yazmasının altında çocukluğundan gelen bir ressam olma tutkusu barındırdığını görmezden gelemeyiz. Pamuk 7 yaşından 19 yaşına kadar ressam olmak istemiş Osmanlı minyatür sanatına büyük ilgi duymuştur .Benim Adım Kırmızı bir cinayet etrafında polisiye roman kimliği kazanırken Diğer yandan Osmanlı'nın Batı medeniyeti karşısında çözülüşünü minyatür -resim sanatı çerçevesinde ele alan bir yapıda gelişir. Kara'nın Şeküreye olan tutkulu aşkı ile de kitabımız Bir Aşk romanına dönüşür. Romanımız 1591 yılında İstanbul'da Karlı 9 Kış gününde geçer. iki Küçük oğlu birbiriyle sürekli çatışan güzel Şeküre, 4 yıldır savaştan Dönmeyen kocasının yerine, kendine yeni bir koca,sevgili aramaya başlayınca o sırada babasının tek tek eve çağırdığı Saray NakKaşlarını saklandığı yerden seyreder. Eve gelen Usta nakkaşlar, babasının denetimi altında Osmanlı padişahının gizlice yaptırdığı bir kitap için Frenk etkisi Taşıyan tehlikeli resimler yapmaktadırlar. Aralarından biri öldürülünce Şeküreye aşık teyzesinin oğlu Kara devreye girer. İstanbul'da, bir vaizin etrafında toplanmış, tekkelere karşı bir çevrenin baskıları, pahalılık ve korku hüküm sürerken, geceleri bir kahvede toplanan nakkaşlar ve hattatlar sivri dilli bir meddahın anlattığı hikayelerle eğlenirler. Herkesin kendi sesi ile konuştuğu, ölülerin, eşyaların dinlendiği, ölüm,sanat, Aşk, evlilik ve mutluluk üzerine bu kitap, aynı zamanda eski resim sanatının unutulmuş güzelliklerine bir ağıttır. Ölüyü, atı, şeytanı, ağacı, köpeği ve çok sayıda değişik Roman kişisini anlatıcı Kahraman kimliği ile konuşturan yazar, Roman dünyasından adeta çok sesli bir orkestra kurmuştur. Pamuk, romanına minyatür sanatı,meddahlık, halk bilim ve tarih alanlarında yaptığı ciddi araştırmalarla sağlam bir zemin oluşturmuştur. Hemen her romanında olduğu gibi bu romanında da Pamuk Kendisinden bir şeyler katmıştır. bunu da şöyle belirtir : "Benim Adım Kırmızıdaki ailenin yaşadıkları sınırlı olarak benim yaşadıklarım üzerine kurulmuştur. Benim de annemin adı şeküre ,Şevket diye bir ağabeyim var. Kitapta Bir de Orhan göreceksiniz. bir dönemde babamız uzaktaydı. romandaki baba da gidip gelmiyor. ben, annem ve ağabeyim birlikteyiz , kitapta anlattığım gibi ağabeyimle çekişirdik. uzaktaki babamızın Benim Adım Kırmızı da olduğu gibi dönmesi söz konusuydu, annem bize söz geçirmekte zorlanırdı, Benim Adım Kırmızı'da kimi zaman gösterildiği gibi bize öfkelenerek bağırırdı ama bütün benzerlikler bu kadar." Orhan Pamuk Roma'nın kadın kahramanı Şeküre nin üzerinde titizlikle durmuştur, ayakları yere sağlam basan, kendine güvenen, entrikalar yapan, çelişkiler içinde yaşayan bir kadın portresi çizmiştir. şeküre oldukça güçlü bir karakterdir.Roma'nın aşk tarafının kadın kahramanı olması bakımından pamuğun derinlemesine anlatmaya çalıştığı bir kahramandır. Orhan Pamuk'un diğer romanlarında olduğu gibi Benim Adım Kırmızı romanında da kendisine yakın hissettiği düşüncelerini aktardığı bir kahraman vardır. romanda bu kahraman Kara'dır. Orhan Pamuk bu konu hakkında şöyle der: " her romanda bunu ne kadar reddetsem de en azından düşüncelerinin kıvamı, örgüsü ve dokusu olarak kendime yakın hissettiğim, benden bir çeşit kederler ve kararsızlıklar taşıyan bir kahraman vardır. "Kara Kitap"taki Galip ya da bu romandaki kara Bu bağlamda birbirlerine benzerler, Kara da bu kitaptaki bana yakın kişidir. bu kişilerin dışına biraz çıkmak istiyorum ama bu kişilerin elindeki kandil ile dünyaya bakmadan edemiyorum. onlar bana Benim de bu dünyada yaşadığım hissini veriyor." hemen her kitabında olduğu gibi pamuk, Benim Adım Kırmızı romanında da doğu-batı sorunsalına değmiştir. romanda doğu-batı sorununu minyatür sanatı ve modern resim sanatıyla bir karşılaştırma olarak ele almıştır. romanda hem doğu-batı sorunu hem de İslami kuralların etkisiyle modern sanatlara kapalı toplumun geliştirdiği minyatür sanatı, bu sanatı icra eden nakkaşların çektiği çileler anlatılmıştır. yazarımız Bu konuya da şöyle açıklık getirir: " Bence bu kitapta temel sorun doğu-batı değil nakkaşın içilesi,derdidir ;sanat, Hayat, evlilik, mutluluk Bu kitabın konusudur. doğu batı arkalarda bir yerlerde gezer" Pamuk itabında minyatür sanatını, nakkaşları, nakkaşhaneyi, minyatürlerin yapılışını anlatırken bir yandan da Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan halkın günlük hayatlarından da kesitler vermiştir. Ayrıca bu çok katmanlı romanın diğer bir katında ise aşk vardır. bu aşk, Hüsrev ile Şirin aşkına benzer bir aşktır. Kara'nın şeküre'ye olan aşkı Hüsrev ile Şirin aşkına benzer bir yapıda gelişir. Orhan Pamuk bu aşkı minyatür sanatı ve modern resim sanatı arasında bir yere yerleştirmesini şöyle açıklar: " Benim Adım Kırmızı romanı Bu sorunun etrafında durmadan dönerek şunu irdeliyor: Eğer Şirin, Hüsrev'e, resmine bakarak Aşık oluyorsa Hüsrev'in resmi de gerçekten bir batılı portre gibi yapılmış olmalıydı. Çünkü İslam minyatüründe daha çok genel bir insan güzelliği resmedilir. Şirin, sokakta O resme bakıp hüsrevi teşhis eder vesikalık bir fotoğraf gibi. kitabım bu temalar etrafında döner biraz da, hüsrevi örnek olarak aldığım Kara, aşkına karşılık alamayınca kendini Sürgün eder ve yıllarca sevgilisinin yüzünü düşünür fakat bir noktadan sonra hatırlamaz ve batılı anlamda bir portresi olsaydı onu gözünün önünde canlandırabileceğini sezer. bilir ki eğer birisinin resmi yanınızda yoksa onu ne kadar seversek sevelim yüzü yavaş yavaş gözümüzün önünden silinir" Bu bağlamda Benim Adım Kırmızı, kişisel Üslup ve tasvirin her türlüsünü bütünüyle reddeden tipik İslami minyatür resmi ile İtalyan rönesansı sanatınıkarşı karşıya getiriyor. Orhan Pamuk, romanda, resim sanatını nakkaşlık; anlatı sanatını ise meddahlıkla bütünleştirir. romanda resim yapan nakkaşlar kadar kahvehanede öykü anlatan meddahlar da vardır. romandaki Yazı-resim birlikteliği çoğu yerde Nakkaş-meddah işbirliği biçiminde sürer. meddah kahvede öykülerini duvara astığı resimlere bakarak anlatmaktadır. Resimleri ise romanın nakkaşları leylek, zeytin ve kelebek çizmiştir. anlatmak ile resmetmenin çeşitli düzlemlerde birbirine harmanlandığı romanda asıl işleri resim yapmak olan nakkaşlar da metnin birçok yerinde öykü anlatarak meddahın görevini üstlenirler Benim Adım Kırmızı da anlatmak ve resim yapmak romanın üstkurmaca yapısını oluşturur. Doğu sanatındaki kitap ressamlarının öyküleri resimlemek olan işlevi, metinde çoğu yerde resimleri öykülemeye giderek resimlerin nasıl çizildiğini öykülemeye dönüşür. pamuk, Roma'nın ilk kurmaca düzleminde Aslında nakkaşlarla anlatmak istediği sanatkarın kendisidir. Nakkaşların adı altında Eser verirken çektiği sıkıntıları, yaptığı mücadeleleri, acıları, sevinçleri,kayıpları anlatır Pamuk. sanatkarın üslup kaygısını, adı yazmasa bile eserinin tanınmasını, şahsiliği anlatır. nakkaşlara anlattırdığı hikayelerin metinlerarası düzleminde aslında hep uslubiyet kavramını tartışmıştır. Çoğu romanın üstkurmacasında olduğu gibi bu romanında da Eser verirken geçirdiği kaygıları anlatır. bu durum nakkaşlar adı altında anlatılan bir başka hikayedir. Roma'nın bir başka düzlemi, yoludur. pamuk daha önceki romanlarında olduğu gibi bu romanında da başka yazarların yapıtlarını çeşitli düzlemlerde malzeme olarak kullanmıştır . her Metin bir başka metnin sindirilmesi ve biçim değiştirmesidir yani metinlerarasilik tekniğiyle. yazarın önceki romanlarında Mevlana,Şeyh Galip, Attar, rilke,Dante gibi Doğulu batılı birçok yazarın yapıtlarından Esintiler dolaşır. Orhan Pamuk, Benim Adım Kırmızı nın bu ikinci elden doğasını El Cezviye'nin "Kitabı'r ruh"undan, Gazali'nin ihya-i Ulum'undan, Leyla ile Mecnun'dan, Kelile Dimne'den söz ederek Dokur. bu eski anlatılarla yazar adlarıyla metnin Arkaik dokusunu güçlendirir. kimi yerde ise mesnevisinde mutluluğun resminden söz ederek Nazım hikmeti hatırlatır. kimi yerde de minyatürleri anlatan roman kişileri, anlatılarında Biçem değiştirerek seyahatnamelerin biçimini katarlar metne. Orhan Pamuk, Benim Adım Kırmızı romanında Osmanlı'nın klasik döneminden, bilhassa batılılaşma sürecimizden başlayarak anlatımda merkeze aldığı Roman kişilerinden hareketle insanımızın ve medeniyetimizin geçirdiği değişim, toplum hayatındaki karmaşa ve kopuşlar üzerinde dikkatini yoğunlaştırmıştır.Böylece bu romanında, bir tarafıyla eğlencelik bir tarafıyla tarihi,bir tarafıyla ferdî planda gelişen Aşk Ve Cinayet hikayeleri anlatan, insanı biraz daha anlama ve anlamlandırma yolunda estetik yapıda gelişen tabakaları bünyesinde barındıran, yeni dünyalar kurma yoluna gitmiştir. pamuk bu romanında da yapacağını yapar .çok katmanlı bir yapı kurup okuyucusunun karşısına yoğun, bir o kadar da tadına doyulmaz bir eserle çıkar. Benim Adım Kırmızı romanı sizi Osmanlı sarayının gizemli odalarında ve Osmanlı istanbulunun tarihi mekanlarında, sokak aralarında heyecanlı bir yolculuğa çıkaracak. Mutlaka okumalısınız.... keyifli okumalar
Benim Adım Kırmızı
Benim Adım KırmızıOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 202316,2bin okunma
·
173 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.