Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Şüphesiz ki parçası olduğun evreni, ondan türediğin bu evrenin yöneticisini anlaman zaman alacak. Ancak zamanının sınırlı olduğunun farkına var. Eğer bu zamanı aydınlatmak için değil de kendi istek ve arzulanan doğrultusunda kullanırsan zamanın boşa yok olup gideceğini ve geri gelmeyeceğini bil. Ruhum kendini küçük düşürüp lekeliyorsun! Kendini onurlandırmak için fazla zamanın kalmadı. Herkesin ömrü kısadır; seninki de neredeyse tükendi sayılır. Bu vakti kendini onurlandırmak yerine mutluluğunu başkalarının ruhunda arayarak tüketme. Dışardan bir şeyin dikkatini dağıtmasına izin verme. Bildiklerine iyi şeyler eklemek için kendine zaman ver. Ordan oraya savrulma hata yapmaktan kaçın. Bir de hayatı önemsemeyenlerden, yaşam yorgunu olup hiçbir atılımında veya düşüncesinde belli bir amaç peşinde koşmayanlardan uzak dur. Fakat kendi ruhundaki çalkantıların farkına varmayan insan mutsuz olmaya mahkumdur. Kimsenin seni parçası olduğun doğayla uyum içinde olmaktan alıkoyamayacağını hatırla. Oysa tutkularından ötürü suç işleyen kişi hazza teslim olup nefsine yenik düşmüştür. Örneğin bir somun ekmeğin pişerken oluşturduğu çatlak normalde fırıncılık estetiğine aykırı bir görüntü oluştursa da hoşumuza gider ve iştahımızı kabartır. İncirler de olgunlaştığı zaman yarılırlar. Olgunlaşmış zeytinlerde yaklaşmakta olan çürüme süreci zeytine ayrı bir güzellik katar. Eğilen mısır başakları, asmanın çatık kaşları, yaban domuzunun ağzından çıkan köpükler ve daha birçok şey kendi başına güzel olmaktan çok uzaktır ancak bunlar doğal sürecin bir parçası oldukları için doğanın bir süsü haline gelirler, bakanda güzel duygular uyandırırlar. Eğer ortak bir fayda adına yapmıyorsan başkalarını düşünerek kendi hayatını ziyan etme. Çünkü başkalarının neyi neden yaptığı, ne söylediği, düşündüğü ya da tasarladığı ile çok fazla ilgilenirsen, diğer işlerini ihmal etmiş olursun. Birkaç şey hariç her şeyi bir kenara bırak. Herkes sadece kısacık bir an olan şimdiki zamanın içinde yaşar: Geriye kalan zaman ya yaşanmış bitmiştir ya da bilinmez bir gelecektir. Yaşadığımız kısa bir zamandır ve onu da dünyanın küçük bir köşesinde geçirip gider herkes. Boş umutları bir kenara bırak ve eğer kendi, ne değer veriyorsan, hala yapabiliyorken, kendi kendinin yardımına koş. Tıpkı içimizdeki maddeselliğin topraktan gelmesi gibi, nemliliğimin başka elementlerden, nefesinin, sıcak ve ateşin de kendi kaynaklarından gelmesi gibi -çünkü hiçbir şey hiçlikten gelmez ve hiçliğe dönüşmez- zihnimin de kendine özgü bir kaynağı vardır. Yaptığın ve söylediğin çoğu şey gerekli değil. Bunları hayatından çıkardığında daha fazla boş zamanın olur ve daha az kaygı duyarsın. Bu nedenle kendine her durumda, ''Bu yaptığım gerçekten gerekli mi?'' sorusunu sor ve sadece gereksiz eylemleri değil aynı zamanda gereksiz düşünceleri de bir kenara bırak, böylece bu düşüncelerin ardından gelebilecek gereksiz eylemlerin de tümünü önlemiş olursun. Düşünebiliyor musun, senin içinde belli bir düzen varken, evrende düzensizlik olması mümkün mü? Her şey birbirinden ayrı ve dağınık da olsa yine birbirine kaynaşmış ve uyum içinde değil mi? Zihin, etkinliklerini engelleyen her şeyi değiştirme ve dönüştürme gücüne sahip olduğu için, başlangıçtaki engeller sonradan onun gerçek yardımcısı olur; böylece her engel bir bakıma onun gelişimine katkı sağlar. Kendini neşelendirmek istediğinde, etrafında yaşayanların güzel niteliklerini düşün. Birinin güzel bir davranışını, birinin alçakgönüllülüğünü, birinin cömertliğini ve kalan tüm güzel şeyleri. Hiçbir şey seni, etrafındakilerin iyilikle donatılmış karakteri kadar mutlu edemez. Sen de tüm bunları örnek alıp aynı şekilde davran. Gerektiğinde yardım almaktan çekinme. Surlarına saldırılan bir asker gibi, görevini yaparken sakatlandığını ve siperlere tek başına karşı koyamadığını düşün. Başka birinden yardım almaz mıydın? Değişimden korkar mısın? Onsuz ne var olabilir ki? Evrensel doğaya daha uygun, daha hoş bir şey olabilir mi? Odunlar değişime uğrayıp yanmasa banyoyu ısıtabilir misin? Yiyeceklerin değişime uğramazsa beslenebilir misin? Değişim olmadan yararlı bir şey yapılabilir mi? İçinde süregelen bu değişimin senin için ve evrensel doğa için ne kadar gerekli olduğunu görmüyor musun? Biri seni ne zaman incitirse, onun iyiyi ve kötüyü ayırt etme yetisinde nasıl ir sorun olduğunu düşün. Eğer hatasının nerede yattığını bulursan, şaşırıp sinirlenmek yerine ona acımaya başlarsın. Belki sen de gerçekten onun yaptığı gibi iyiyi değerlendirirken hata yapabilirsin. O halde onu affetmelisin. Bu iyi be kötü yargıları bir kenara bırakırsan, hata yapana karşı hoşgörü göstermen çok daha kolay olacaktır. Sahip oldukların kadar, sahip olmadıklarını da düşünme. Sahip olduğun en iyi şeyleri seç, onları senin olmadan önce nasıl tutkuyla arzuladığını düşün. Ancak dikkat et, sahip olduğun bu şeye kendini kaptırıp gereğinden fazla değer verirsen, onu yitirdiğinde de derin bir üzüntüye kapılırsın. İnsan üzerine düşünürken Platon'un da dediği gibi, maddi dünyaya ait her şeyi ''yüksek bir yerden aşağı bakıyormuşçasına '' izle: Orduları ve kalabalıkları, tarım işlerini, evlilikleri, ayrılıkları, doğumları, ölümleri, mahkemelerin gürültüsünü, çölleri, çeşitli barbar halkları, bayramları, yasları, trafiği, her şeydeki karmaşayı ve bu karmaşadaki düzeni. Yaşam sanatı, dansçının sanatından ziyade bir güreşçinin sanatına benzer; tıpkı hayatta da olduğu gibi güreşçi, her zaman zırhını kuşanmalı, rakibini beklenmedik, öngörülemez ataklarına karşı tetikte olmalı ve sağlam durmalıdır. Onayını almak istediğin insanların ne tür insanlar olduklarını, ruhlarının karakterini sürekli gözden geçir. Onların fikir ve arzularının kaynağına inersen, ne onları istemeden yaptıkları hatalar için suçlayacaksın ne de onların onayına ihtiyaç duyacaksın. Gülünç olan; içindeki kötülükten -buna gücün olduğu halde- kaçınmayıp ısrarla başkalarının kötülüğünden- asla yapmayacağın halde- kaçınmaya çalışmaktır. Henüz isteyerek kimseyi üzmemiş biri olarak kendimi de üzmeye hakkım yok. Kendine sahi sözgelimi bir saat içinde üç kere lanet okuyan biri tarafından övülmeyi diler misin? Kendi kendinden hoşnut olmayan bir insanı hoşnut etmek ister misin? Neredeyse yaptığı her şeyden ötürü pişmanlık duyan biri kendinden hoşnut olabilir mi? Sağduyunun her şeyi akıl süzgecinden geçirerek gözlemleme ve dikkat gösterme; sakinliğin evrensel doğanın sana yazdıklarını gönülden kabul etme; yüceliğin ise düşünebilen yanını bedeninin arzuladığı tüm haz veya acı kargaşasından, kibirden, ölümden ve buna benzer tüm şeylerden üstün tutma anlamlarına geldiğini unutma. Eğer tüm bu unvanları başkalarından duyma arzusu gütmeksizin, kararlılıkla kendi içinde sürdürmeye devam edersen tamamen yeni biri olursun, yeni bir hayata başlarsın. Çünkü şimdiye kadar yaptığın gibi bu boş ve kirli hayatın içinde debelenmeye devam edersen, hayat seni duygusuz, kaba bir insana dönüştürür. Seni sıkıntıya sokan, peşine düştüğün ya da kaçındığın şeyler aslında sana gelmez, sen onlara gidersin. Öyleyse onlarla ilgili olan yargılarını dizginle, bir süre sonra hareketsiz kalacaklardır. Böylece artık onların peşinde koşan ya da onlardan kaçan biri olarak gözükmezsin. Gösteriş için yapılan dürüstlük, pelerinin altında gizlenen bir bıçak gibidir. Aynı zamanda bedensel tutkularımızdan tamamen arınmalıyız, kontrolü bizde olmayan şeyler için huzursuz olmamalıyız.
··
246 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.