Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

295 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
"Kafamın içinde biri var ama o ben değilim."
incognito: gizli, kılık değiştirme Beynimizin sürekli bizi maruz bıraktığı durumun tanımı... Gün içinde bir şey düşünürken, çalışırken, uyurken hatta hiçbir şey düşünmezken bile bilinçaltımız bizden habersiz çalışır. İçinde bizden habersiz bambaşka düşünceler barındırır. Aslında bilincin bizden habersiz hareket etmesi çoğu zaman bizim yararımızadır. Günlük hayatta hepimizin deneyimlediği, bir işi başkaları bakarken yapmak ya da sadece o işi nasıl yaptığına odaklanarak yapmak örnek verilebilir. Normalde gayet ezbere, otomatik yapılan davranış üzerine düşünüldükçe heyecanı arttırır ve iş zorlaşır. "Bilinciniz, koca bir transatlantik buhar gemisinde yolculuk yapan ama kıyıda köşede kalmış bir kaçak yolcudan farksızdır; yolculuktan nasiplenilmiştir ama derinlerde işlemekte olan o heybetli mühendislik gözünüze görünmez bile." Beynin bizden habersiz otomatik gerçekleştirdiği şeylerden biri de görme eylemidir. Her ne kadar görme organı göz olsa da, görme işleminin çoğunluğundan şaşırtıcı bir şekilde beyin sorumludur. Hatta bunu kanıtlar nitelikte olarak beynin yaklaşık üçte biri görmeye adanmıştır. "Görmek, bakmaktan fazlasını gerektirir." Görme eyleminin sadece gözle alâkalı olmadığına en güzel örneklerden biri çocukken görme yetisini kaybedip kırk üç yıl sonra ameliyatla tekrardan görmeye başlayan Mike May. Ameliyat her ne kadar başarılı geçse ve gözleri tamamen görmeyi başarsa da o normal bir şekilde göremiyordu. Çünkü gözün yanında beyin de görmeyi öğrenmek zorundaydı artık. İlk anda gözlemleyebildiği tek şey "yorumlanamaz bir kenarlar, renkler ve ışıklar karmaşasıydı" "İster gözlerden, ister kulaklardan, ister bambaşka yerlerden olsun, uyarıların nereden geldiği, beyni hiç mi hiç ilgilendirmez. Uyarılar, siz nesneleri itip, yerden yere vurup, onlara tekmeler atarken yaptığınız hareketlerle tutarlı biçimde ilişkilendirilebilir olduğu sürece beyniniz de görme adını verdiğimiz dolaysız algıyı inşa edebilir." Kaya tırmanıcısı Eric Weihenmayer: 13 yaşında retinoşizis nedeniyle görme yetisini kaybeden ama dağcılık hayalinin peşini bırakmıp Everest Dağı'na tırmanan ilk ve tek görme engelli dağcı. "Tırmanışlarını 600 ufacık elektrot içeren ve BrainPort olarak bilinen küçük bir levha parçasını ağzında taşıyarak gerçekleştiriyor. Bu, onun tırmanırken 'dili aracılığıyla görmesini sağlıyor'. Dil, normalde bir tat alma organı olduğu hâlde, taşıdığı nem ve yarattığı kimyasal ortam, yüzeyine karıncalanma duygusu veren bir elektrot levhası yerleştirildiğinde onu kusursuz bir beyin-makine arayüzü haline getirir. Levha, video girdisini bir elektriksel uyarı örüntüsüne çevirerek dilin normalde görme duyusuna atfedilen özellikleri (uzaklık, biçim, hareket doğrultusu ve boyut gibi) algılamasını sağlar. Bu düzenek, bize gözümüzden çok beynimizle gördüğümüzü hatırlatır." Ya da Anton Sendromu: Hasta körlüğü inkâr eder. Ama bunu isteyerek yapmazlar. Çünkü "görme olduğunu sandıkları bir deneyim yaşamaktadırlar gerçekten de; ancak tümüyle içeride üretilmektedir. Anton sendromlu hastalarda sık görülen bir durum, hastalığa neden olan beyin kanaması ya da damar tıkanıklığı gerçekleştikten bir süre sonrasına kadar tıbbi yardıma başvurmamalarıdır, çünkü kör olduklarınınn farkında bile değildirler." "Sonuç olarak, biri size bir daha 'Kime inanıyorsun, bana mı, yoksa gözünün gördüğüne mi?' diye sorduğu zaman, yanıt vermeden önce iyice düşünün." Bir de bilincin kontrolü konusu var. Bir bilincimiz var ve dolayısıyla hareketlerimizden, yaptıklarımızdan sorumluyuz. Peki bunun sınırı nedir? Aşırı alkol sonucu Yahudilere hakaret eden Mel Gibson? Alkol içindeki düşünceleri mi ortaya çıkarmıştı yoksa sadece alkolden doğan anlamsız sözler miydi söyledikleri? Ya da beynindeki tümör nedeniyle karısı ve annesi dahil onlarca insanı öldüren Charles Whitman? Tümörden dolayı tamamen masum diyip aklamalı mıyız? Peki kaynanasını öldüren bir uyurgezer olan Kenneth Park? Normal zamanda aklında olan bir düşünceyi uyurgezerken gerçekleştirmediğinden emin olabilir miyiz? Ya da bundan dolayı o kişiyi sorumlu tutmalı mıyız? Bir diğer durum ise karşısında gördüğü kişinin, nesnenin kötü bir özelliği karşısında normalde söylemek istemeyeceği şeyi söylemesi? (Tourette sendromu) Bu insanları bunlardan sorumlu tutabilir miyiz? İşte burda farklı bir soru ortaya çıkıyor: Özgür irade var mı? Kitapta buna dair çarpıcı bir örnek var: "1960'lı yıllarda Benjamin Libet adlı bilim insanı, deney katılımcılarının kafalarına elektrotlar yerleştirerek onlardan çok basit bir şey yapmalarını istedi: kendi belirledikleri bir anda parmaklarını kaldırmak. Gönüllüler, bu arada yüksek çözünürlüklü bir zamanlayıcıya bakacak ve hareketi yapmak için "güçlü bir dürtü duydukları" anı tam olarak not edeceklerdi. Libet katılımcıların hareket etme dürtüsünün farkına vardıkları anın, hareketin kendisine çeyrek saniye kala olduğunu keşfetti. Ama asıl şaşırtıcı olan bu değildi. EEG kayıtlarını (yani beyin dalgarını inceleyen araştırmacı, daha da ilginç bir şey buldu. Katılımcıların beyinlerindeki etkinlik artışı, hareket etme isteğini duymalarından önce ortaya çıkıyordu. Ve öyle çok kısa bir süre değil, bir saniyeyi de aşan bir süre öncesinden başlıyordu bu artış. Bir başka deyişle, kişi, hareket isteğini bilinçli biçimde duymadan epeyce önce, bazı beyin parçaları karar vermeye başlamış oluyordu bile." Kitap çoğunlukla genlerimiz, tümörlerimiz ve özgürlüğümüzü etkileyen tüm diğer biyolojik unsurlar üzerinde durarak aslında düşündüğümüz kadar özgür bir iradeye sahip olmadığımızı vurguluyor. "Kendisini kim olarak gördüğümüzün, zamansal bir ortalamaya bağlı olduğunun farkındaydı." "Bütün bu gerçeklerin ışığında, nasıl biri olmak istediğimizi 'seçme' şansına sahip olup olmadığımız bile belli olmaktan çok uzaktır." Her ne kadar yazarın düşüncelerini mantıklı bulsam da bir yandan da korkunç geldi, seçimlerimizi tamamen belirleyemiyor olmak... Bir yandan aptallıklarımın sorumluluğunu genlerin üzerine atıp işin içinden sıyrılmak hoş görünse de yine de bazı konularda seçim yapamayıp 'genlerinde' olanı yaşamak korkutucu... Zihin, beyin ve biyolojisi, özgürlüğümüzü etkileyen tüm biyolojik sistemleri hakkında kesinlikle okunması gereken bir kitap!
Incognito - Beynin Gizli Hayatı
Incognito - Beynin Gizli HayatıDavid Eagleman · Domingo Yayınları · 20136,8bin okunma
··
1.717 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.