Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

216 syf.
6/10 puan verdi
·
9 günde okudu
Beni tüm dünya telaşesinden koparıp, sadece kendisine odaklayan bir kitap ile geldim. Kadınlar Ülkesi. Uzun süredir kitapların artık beni istemediğini düşünüyordum. Herkesin böyle bir dönemi olmuştur belki de. Ben mi artık kitapların duygularını anlamıyorum, yoksa kitaplar mı anlamamı istemiyor? Esasında kafamın doluluğu sebebiyle hiçbir cümleyi anlamıyormuşum. Deprem bölgesinde yaşıyorum ve iki hafta boyunca kafam dağılsın diye okuduğum hiçbir kitabı anlamamıştım ve sorunun benden kaynaklı olduğunu düşünüyordum. Sonra da okumaya ara vermenin doğru olduğunu düşünmüştüm. Bu kitap benim tüm düşüncelerimi yıktı. Şu dönemde benim ihtiyacım olan süslü cümleler, ağır betimlemeler değilmiş. Daha çok sade ve yalın bir dilmiş. Evet, sade ve yalın, okuduğunuz saniyede cümleleri anlayacağınız bir kitap Kadınlar Ülkesi. Her şeyiyle okuru içine çekmeyi başarıyor. Bazı kişilerin sevmediği bir kitap. Sevmeyenlerin de aklına sanırım ütopya kitabı olduğu gerçeği gelmiyor olsa gerek. Büyük savaş sonrası, savaş esnasında tüm erkeklerin ölmesi sonucunda sadece kadınların kaldığı bir ülke diyerek kısaca üstten tanımlamış olabiliriz. Kitap genel olarak kadınların gücüne, uyumlarına, barış ve nizam içinde yaşamalarına, erkek olmadan ne kadar da huzurlu olunduğuna, eğitime verilen öneme ve annelik duygusunun en üst seviyelerde olmasına vurgu yapıyor. Kitabımızın üç ana karakteri var. Jeff akıl almaz derecede iyimser ve uslanmaz bir romantizm bağımlısı. Van daha çok olaylara geniş pencereden bakan ve durmadan mantıklı bir bakış açısı ile olaylara bakmaya çalışan bir karakter. Kitabın mizojinisti Terry var bir de. Gerçek hayatta da çok fazla Terry ile tanışmışızdır hepimiz. Terry kitapta erkek bir karakter olsa da, gerçek hayatta cinsiyet fark etmeksizin çok fazla Terry var. Unutmayalım ki mizojinist kişiler sadece erkekler değil, kadınlar içinden de mizojinist olanlar var maalesef. Bu üç ana karakterimiz hiç kimsenin cesaret edemediği Kadınlar Ülkesi'ne gitmeye karar verirler. Onlara söylenen, "Oraya giden hiçbir erkek geri dönmedi." gibi cümleleri duysalar da gitme isteginden vazgeçmediler ve istediklerini de yaptılar. Tabii erkeklere düşman bir ülke bekliyorlardı. Kendilerini gördükleri anda kötü bir muameleye uğrayacaklarını düşünen karakterler bambaşka bir tavırla karşılaşıyorlar. Kadınlar tüm nezaketleriyle karşılıyorlar ana karakterlerimizi. Terry fark etmeden kitapta kadınların gücünü bize ortaya çıkaran bir karakter. Ülkede sadece kadınların olduğuna bir türlü inanmıyor. Durmadan bu ülkede erkekler de var, olması lazım gibi cümleler kuruyor. O her bu cümleleri kurduğunda kadınların erkeklere ihtiyaç duymadan nasıl da ayakta durduğunu yazar bize gösteriyor. Kitap ilerledikçe ülkenin huzurunu sağlayan şeyin, kadınlarda bireysel gururun olmaması olduğunu fark ediyorsunuz. 'Hepimiz tek bir aileyiz.' cümlesini kanun haline getirmişler. Hepsi kardeşti. Kitapla karşılaştırınca gerçek hayattaki gurur insanları birbirinden çok fazla uzaklaştırıyor ve birbirlerine keskin bir mesafe koyuyorlar düşüncesi istemsizce oturuyor zihninizde. Bu kadınların bir soy ismi yok. Hepsinin farklı isimleri var ve bu karakterlerimize çok değişik gelmesine rağmen, hayattaki her nesle yetecek kadar isimlerinin olması kitapta bir gerçek. Karakterlerimizin en çok şaşırdığı, 'bir erkek olmadan nasıl olur?' dedikleri şey, kadınların eşeysiz üremeleri. Evet, kadınlar erkek olmadan hamile kalıyorlar ve doğan her bebek sadece kız oluyor. Bir bebek, o toplumdaki herkesin bebeği. Şöyle açıklamak gerekirse eğer, bu benim çocuğum gibi bir vurgu yapılmıyor. Gerektiği yerde belirtiliyor lakin bir bebeği herkes benimseyerek büyütüyor. Kadınlar Ülkesi'nde kadınların gücü, zekiliği ve her şey hakkında olan bilgisi okurları da çok etkiliyor tabii. Lakin şöyle bir şey de var ki, durmadan bir tanım yapılıyor kitapta. Bu beni gerçekten bir süre sonra sıktı. Hatta kitabı iki gün okuyamadım. Çünkü kitabı alırken düşündüğüm şey sadece bir tanım değildi. Kitabın sonlarına doğru tanımlardan sıkıldığım için kitabı elimden bırakmıştım ama sonunu merak ettiğim için tekrar okudum. Durmadan bize gösterilen ve kitabın %60ını kapsayan annelik tanımı var bir de. Açıkçası başta ne kadar hoş gelse de, kitabın devamında tuhaf gelmeye başladı. "Gerçekten annelik bu mu?" gibi düşündüm çünkü bizim annelik anlayışımıza çok ters gibiydi. Bu düşüncenin dışında kitapta her zaman annelik tanımı yapılması bir süre sonra yetmez mi dedirtti açıkçası. Sonu sanki kitap yarım kalmış gibi bitirilmişti. Sonundan ne beklediğimi bilmiyorum ama kesinlikle kitabın en az 3-4 sayfa daha devam etmesi gerekiyor gibi bitti. Kitap okunur mu? Kesinlikle okunur. Eğer şu anda elinizdeyse okumanızı tavsiye ediyorum. İyi günler dilerim:)
Kadınlar Ülkesi
Kadınlar ÜlkesiCharlotte Perkins Gilman · İthaki Yayınları · 201812bin okunma
·
245 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.