Çarpışmayı uzaktan takip eden Makbule Hanım, geriye çekilen askerleri görünce çılgına döndü. Düşman önünden kaçmak bir efeye yakışır mıydı? Ölüm, döneklikten ve bozgundan daha şerefli değil miydi?
Şehit tahtına oturduğunda yirmisindeydi Makbule Hanım. Sevdiğine kurban olsun diye ellerine yakılan kınalar henüz silinmemişti.
Ve bütün hayaller, bütün ümitler Anadolu'nun kurtuluşu uğruna feda edilmişti. Toprağa düşen bir Makbule, yarının dünyasında filiz verecek, boy atacak nice Makbulelerin gönül toprağına ab-ı hayat gibi kan gönderiyordu.
(S.50)
"Vatan savunması sadece erkeklerin işi değildir. Yeri geldiğinde bir kadın, gözünü kırpmadan ölüme gidebilmelidir. İşte biz bugün onun için buradayız."
(S.55)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.