Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

232 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Çıkrıklar Durunca din, dün ve bugün
Çıkrıklar Durunca'yı büyük bir merakla birkaç saat içerisinde okudum. Gerede'nin Alevi kökenli köylerinden birinden olduğum için de kitap üzerine üç beş satır yazayım dedim. Köyden şehire göçten dolayı köyler iyice boşalana, 2000'lerin başlarına kadar Gerede'de köylü şehirli çatışması yaşanmış. Eskiler hep anlatır, şehirde köylünün yapıp ettiği ürünler yok pahasına köylü hakir görülerek şehirliler tarafından satın alınıyormış. Halen Gerede'de yerel seçimlerde dahi köylü şehirli yarışı gizliden gizliye de olsa yaşanabiliyor. Fakat nasıl köyler boşaldıysa bu sefer de Gerede'nin şeherlileri, diğer tabirle yerlileri Gerede'yi bırakıp gitmişler, Gerede onlara da kalmamış. Anlayacağınız romandaki köylü kesim Gerede'yi ele geçirmiş. Yine son yıllarda şehirde artan sanayileşme ile de sermaye köylü fabrika sahiplerinin elinde birikmeye de başladı. Alevi köyü olarak Gerede'de birkaç komşu köyün adı geçer. Bunlardan Dikmen ve Çayörengüney köyleri öne çıkar. (Babannem Dikmen, dedem Çayörengüney köylü) Sosyolojik araştırmalarda iki köyün tamamen Alevi olduğu yazılıdır. Kısmen Alevi olan da üç-dört köy daha vardır. Fakat buradaki Alevilik köken olarak Alevilik olmakla birlikte inanç olarak Gerededeki tüm Alevi köyü diye belirtilen yerlerde Sünnilik hakimdir. Yine Alevi araştırmaları dergisi 30'larda Sünnileşme yaşandığından bahseder. Yalnız bu geçiş nasıl ve hangi şartlar altında olmuştur benim henüz ulaşabildiğim bir bilgi yok. Dedemi ve babannemi bu tür soruları sorabilecek yaşa gelmeden kaybettim. Bu arada dedemin adı Hasan, babannem de Hatice'ydi. Babannemin dedesi Sarı Hafız lakaplı Muharrem de hem Bektaşi dedesi hem de Gerede Alevilerinin önderiymiş. Sünnileşme de Sarı Hafızdan itibaren olmuş sanırım. Onun, bir medresede hafızlık yaptığını duydum. Bir amcamın adı Ömer, diğeri Süleyman. Hüseyin dedemin abisinin adı. Amcama ismini dayısı koymuş. Roman karakterlerinin adını bu kadar fazlasıyla sülalemde görmem beni şaşırtmadı değil. Eserdeki kadın peygamber meselesi toplumsal gerçeklikten ziyade kurguyla alakalı bir durum. Bu yüzden kitap biraz toplumsal gerçeklikten uzaklaşmış. Bizim oralarda ladın bir peygamber çıkma ihtimali olmadığı gibi çıksa da peygamber diye onun peşine takılacak kadar dinle alakası olmayan bir toplumun yaşamış olmasına ihtimal vermiyorum. Ama yine kendi köylerimizde kadın ya da erkeğin de bir diğerine göre öne çıktığına ya da sönük kaldığına rastlamadım. Dikkatimi çeken bir diğer husus da dedemin ve abilerinin tekstil ürünleri alıp satıyor olmasıydı. Tıpkı romandaki gibi İstanbul Mahmutpaşaya dedemler kumaş vs. almaya gidermiş. Bir ara Gerede'de de o tür ürünleri sattığımız dükkanımız varmış. Aynı zamanda çevre il ve ilçelere de pazarlara gidiyorlarmış. Mallar ise şehirdeki handa depo olarak kullanılan bir odada duruyormuş. Han da belki Sıddıkzade'lerin hanıdır :) Peki romanın üzerinden doksan; romandaki olayın üzerinden 150 yıla yakın zaman geçmiş, şimdiki durum ne? Gerede'de köyler, tarlalar boş. Ekilmiyor, biçilmiyor. Şehire göç oldu. Şehire göç edenler genel olarak tabakhanelerde çalıştı. Pek azı işçi olmaktan kurtulabildi. Ama genel olarak ekonomik anlamda insanların çoğu halinden memnun. Deri sanayiiyle birlikte çevre kirliliği de büyük bir sorun fakat farkındalık yok. Farkındalık olmadığından çözüm de pek aranmıyor. Babannem ve dedem kanserden öldü. Diğer insanlar da Gerede'de genellikle kanserden ölüyor. Gerede'de kansere yakalanma yaşı her geçen yıl daha da geriye geliyor. Yine de toplum neden kansere yakalandığının üzerine pek gitmiyor. İlçede yirmi civarı büyük market var. (bim, 101, şok, migros, başgimpa) her geçen gün bir yenisi ekleniyor bu sayıya. İlçe nüfusu da 20 binlerde. Bin kişiye bir büyük market düşüyor. Çıkrıkların durduğu gibi bakkallar da durdu. Büyük marketlerin hiçbirinde bir iki üründen başka Gerede'de üretilen ürün satılmıyor. Şuan sunulmuş olan öldürücü rahatlık toplumun gözünü kendilerinin ve arkadan gelen nesillerin hayatını tehlikeye atacak kadar körleştirmiş. Memleketim ev ve araba uğruna yaşayan insanlarla dolu. Ama sahip olacakları ev ve arabaların tadını yeterince çıkaramadan ölümcül hastalıklara yakalandıklarında iş işten çoktan geçmiş olacak. Ne tuhaftır ki Çıkrıklar Durunca'da Adaköy'de yaşanılan son hala yaşanmaya devam ediyor. Bu sefer mesele sapkınlık değil de para. Maddenin körleştirici ve ölümcül etkisi.
Çıkrıklar Durunca
Çıkrıklar DuruncaSadri Ertem · İthaki Yayınları · 2021528 okunma
·
158 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.