Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Hikaye Adı: Bahar ve Kelebekler
- Söyle yavrum, o roman ne diyor? Genç kız, büyük gözlerini kaldırdı. Kitabı dizlerine indirdi. Nazik bir şive ile: Büyükanneciğim, Fransızca bir roman işte... dedi. Lakin büyük nine merak ediyordu, mutlaka anlamak istiyordu: - Adı ne? «Dezanşante»... - Ne demek? Sevinçten, saadetten mahrum kadınlar demek. - Onlar kimmiş? Biz... Türk kadınları... Büyük nine düşündü. Sol eliyle, siyah, parlak saçlarını düzelten torununun torununa şimdi pek elemli bakıyordu: Bu kız, tıpkı büyük matemleri geçirmiş, felâketler görmüş bir zavallı gibiydi. Hiç gülmüyor, hep mahzun duruyordu. Ah, işte hep bu kitaplar onları zehirliyor, onları solduruyordu. Onları, bahara, saadete yabancı bırakıyordu. Ansızın kalbinde bir acı duydu. Bu genç, bu güzel kıza acıyordu. Titreyen kadit ellerini koltuğunun yanlarına dayadı. Hiddetlenmiş gibi biraz yükseldi. Sevinçten, saadetten mahrum kadınlar, Türk kadınları mı? dedi, hayır hayır! Türk kadınları asla sevinçten, sadetten mahrum değildiler. Sevinçten, saadetten mahrum olanlar sizsiniz. Şimdiki kadınlar... Siz yoruldunuz. Siz büyükannelerinize benzemediniz. Ah biz... Gençken ne kadar mesut idik. Bütün meşguliyetimiz eğlence ve neşe idi. Bahar, şu arkamdaki bahar bizi sevinçten deli ederdi. Şimdi siz bunları görmüyorsunuz, siz bu zehirleyici kitaplar üzerine düşüyor, kararıyor, soluyor, soluyor, hırçın, berbat, tahammül olunmaz bir mahlûk oluyorsunuz.
·
45 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.