Gönderi

Saray'dan sonra en meşhur bina, Ayasofya fakat bir Hıristiyan burayı görmeyi çok zor başarabilir. İstanbul Kaymakamı'ndan üç defa izin istedim; nihayet belli başlı efendileri, ulemayı toplamış, dileğimi kabul etmenin mümkün olup olmadığını Müftüden sormuş. Bu iş, onlara o derece önemli gelmiş ki, tastamam üç gün görüşülmüş, sonunda tekrar eden Israrlarıma rıza gösterilmiş. Diğer camilere Hıristiyanlar zorluk çıkarılmaksızın bırakıldığı halde, Türkleri bu Cami hakkında kuşkulandıran sebebi bir türlü anlayamadım. Burası vaktiyle bir kilise olduğu için galiba, şu anda mozaik halinde görülen ve zamanla yıpranmaya yüz tutan Azizlere dua edilip de Cami'nin kutsallığına zarar getirilmesin diye çekiniyorlar. Genellikle sanıldığı gibi, Türklerin İstanbul'da buldukları tasvirleri tamamen kırıp döktükleri kesinlikle yalan; Ayasofya'nın 113 ayak çapında olduğu söylenen kubbesi eşi, benzeri olmayan büyüklükte mermer direklere dayalı kemerler üzerine inşa edilmiş. Taşları ve döşemeleri de mermerden. Çeşitli renklerde mermer direklere dayalı iki dehliz101 görülüyor. Kubbe, mozaikle süslü fakat kısmen harap olmaya yüz tutmuş. Bana bunlardan bir avuç getirip gösterdiler, cam gibi veya aventurin102 yapılan bileşim gibi göründü. İmparator Kostantin'in mezarını da gösterdiler, Türkler buna çok fazla saygı gösteriyorlar.
Sayfa 119 - Dorlion YayınlarıKitabı okudu
·
112 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.