Afganlar Türkiye'ye Neden Geliyor?"Coğrafya kaderdir." sözünü iliklerimize kadar hissettiğimiz bir kitap ile karşı karşıyayız. İşgal, ölüm, eğitimsizlik, cehalet ve fakirlik; halkın üzerine yapışan ve çıkarılması zor olan bir leke gibi Afgan halkını terk etmek istemiyor. Yüz ölçümünün büyük bir kısmını dağların oluşturduğu Afganistan'ın zorlu coğrafi şartları sanki halkının kulağına yaşayacağı çileleri fısıldıyor. 43 yıldır farklı toplumların işgali ve kendi içlerinde yaşadıkları çekişmelerden dolayı rahat bir nefes alamayan Afganlıların geleceği hakkında ümitvar olmak istesek de kısa sürede bunun gerçekleşeceğini beklemek ne yazık ki hayalden öteye geçemiyor.
Erhan İdiz'i birçoğumuz sosyal medya vesilesiyle tanıyoruz. Yüksek Lisans'ta tez konusu olarak Afgan göçüne dair bir çalışma yapan İdiz, tezini doğrudan kitap olarak bastırmak yerine okuyucuya hitap edecek şekilde yeniden düzenleyerek bizlere sunuyor. İki bölümden oluşan kitabın birinci bölümünde Afganistan'dan Türkiye'ye gelen 13 kişinin hikayesi yer alırken hikayelerden akademik dile geçiş yapılan ikinci bölümde göç konusu, Afganistan hakkında kısa bir bilgi ve Afganların Türkiye'ye geliş sebepleri ele alınıyor.
Afganistan'dan Türkiye'ye kaçak yollarla giren Afganlıların bu yolculuğu kimi zaman elli-altmış gün sürüyor. Üzerlerinde tek bir kıyafet, yanlarında bir miktar ekmek ve biraz su ile çıkılan bu yolda soğuktan, hastalıktan, açlıktan ölen insanların cesedi yollarda terk ediliyor. Yorularak bitkin düştüğü için yola devam etmekte zorlananlar ise orada yalnızlığa terk ediliyorlar çünkü geride o kişiyle birlikte kalmanın sonucu bilinen bir hakikat ki o da ölmek demek.
Türkiye'ye sağ salim bir şekilde ulaştıklarından dolayı kendilerini bekleyen sıkıntıları henüz bilmedikleri için sevinseler de asıl zorluk bundan sonrasında başlıyor desek abartmış sayılmayız. Haftanın altı veya yedi günü mesai, kimsenin beğenmediği işlerde köle gibi çalışma, evsizlik gibi sorunlarla karşı karşıya olsalar da birçoğunun yaşadığı en büyük sıkıntı maaşını alamamak. Aylarca hizmetinde çalıştırdığı işçiye ilk başta anlaştığı ücreti vermemek veya çok cüzi bir miktarını vermek ülkemizin patronlarının hemen her Afgan'a uyguladıkları aşağılık bir davranış olarak birçok hikayede karşımıza çıkıyor.
Hikayelerin hepsinin ortak noktası "mecburiyet". Ülkelerini terk etmek istemeyen ancak bunu yapmadıkları takdirde iki kötüden birisi ile karşılaşacaklarını bilen Afgan erkeklerinin başka bir çözümü bulunmuyor. Vatanlarından ayrılmadıkları sürece kendilerini ya savaşın içinde bulacaklar ya da ekonomik kriz ve işsizlik ile karşı karşıya kalacaklar.
Seçmedikleri hayatın bedelini acı bir şekilde ödeyen, kimsenin sebepsiz yere vatanını terk etmeyeceğini söyleyen, hor görüldükleri memleketlerde mecburi olarak yaşamaya çalışan Afganlar ara ara bu hayata isyan etseler de bu isyan sonuçsuz kaldığı için bir sonraki gün aynı hayata devam etmek zorundalar.
Son olarak Afganların Türkiye'ye neden geldiği sorusunun yanıtını arayacak olursak farklı sebepler olmakla beraber en önemli sebebi başlık parası biriktirmek. 17-18 yaşlarında ailelerini geride bırakarak ülkelerinden ayrılan ve dört beş yıl içinde para biriktiren Afgan gençleri tekrardan yurtlarına dönüyorlar. O yaşlara ulaşıp da hâlâ Afganistan'ı terk etmeyenlere ise çok da iyi gözle bakılmıyor. Yani toplum baskısı da aslında bu göçlere kapı aralıyor diyebiliriz.
Akıcı bir dille yazılan ve neredeyse tek oturuşta bitirilebilecek bu kitabı ben çok beğenerek okudum. Suriye, Filistin, Afganistan gibi konularda akademik cümlelere boğulmuş kitaplar yerine bizzat o hayatı yaşayan kişilerle yapılan röportajlardan yola çıkarak yazılan eserleri daha çok beğeniyorum. Bu konuda okuduğum ilk kitabı ilgilisine tavsiye eder, bu alanda yazılmış eser tavsiyeleriniz varsa onları da sizden beklerim.