Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bakınca görmesinler içimi, böyle iyi İçimde bir cenaze töreni, böyle iyi Unutuş öldürmüyor hiçbir şeyi
Cevdet Karal
Cevdet Karal
Cesedi Nereye Gömelim
Cesedi Nereye Gömelim
·
120 görüntüleme
Pathos okurunun profil resmi
youtu.be/gO6Wa4ZuqK8 Cevdet Karal (kendi sesinden) Bir bebeğin Yeni çıkan dişine derim O dişin o görünüşüne derim Ona mor ona mavi, ona gül rengi süt versin Ona ilk o ağızdan çıkacak kelimeler öğretsin Ama sarıp sarmalar mı ki Bir ceset bir bebeği Güvenli bir yer dedim, aklımdan öyle geçti Eşeleyen çok son günlerde gömütlükleri Ve düşündüm Bir yüzük bir mezar taşıdır parmakta belki Dinle bak ne diyeceğim Rüyamda bir deli gördüm geçenlerde Tanıdığım bir deli Ama görmesem hatırlamazdım bile Geçiyordum, yol kenarında, pencereden az içerde Bir kadının kolyesini çözüyor mu, takıyor mu? Yüzündeki ışık değil kadının, ışığın ruhu Duruyorum: Bu boyun onun boynu? Soruyorum: Bu niye böyle? Birdenbire bir koridorun sonuna çıkıyor yolum Eski bir arkadaşın karısı bekliyor orda beni Çok olmuş görmeyeli, böyle güzel miydi Ve ilk kez gergin değil, bildim bileli – Sonra bize bir haber indi Yılların gagasındaki her şey ahenkli Şimdi aranız nasıl diyecektim ki Bu sözle bitiverdi üniversitenin Cıvıl cıvıl bahçesinde rüya Unutmak iyi geliyor kimileyin Unutmak iyi ve belki Neşeli cevaplar bulabilirim Cesedi nereye gömelim sorusuna Telesekreter mesajına örneğin Evde yoğuz, gerçi hiç olmadık ya Bilmiyoruz, belki biz de konuğuz burada Not bırakın, döneriz merhaba deriz bekleriz bir ara Sandığınız gibi değil, sesimizi duyurmadık konu komşuya Cesedi nereye gömelim Bir arkadaşı uğurlarken Arkasından uzattığımız bakışa İple çektiğimizi düşünmesin Kalkacağı anı, merdivenlerin başında Kovulmuş gibi olmasın kapının hemen kapanmasıyla Evet, oraya gömeriz cesedi, üst üste binmiş Akreple yelkovanın birbirinden ayrılmasına sonra Sana ömrüm vefa etmesin dediğimiz aşka Nereye gömelim cesedi başka neresi olabilir ki Bir bardak limonataya Bir parça buz gibi yaz sıcağında Ve doğum günleri için meleklerin Hazırlanmış armağan kutularına Cesedi nereye gömelim Vahiy almaya çıkmış bir peygamberin Kapandığı mağaraya onu andıran bir oda varsa Sansür meleği kılığına girebilen masa lambasına Gebe bir kadının karnına, bir mücrim doğuracaksa Ay ışığında parlayan o kemik tozlarına Baba ocağına ait anıların Sindiği kiremit aralarına Ki onlar bakarlar oradan Ağarken küçük birer uçurtma gibi Kiraz ve erik dallarına takılan umutlara Şimdi ev birden bir çocuk ağlamasıyla uyansa Cesedi nereye gömelim Yan yana durmuş iki teknenin Salınışına küçük bir rüzgârla Ve ürperişine iki kişinin O iki tekneye baktıkça Hatırla, su birdi İki liman, birbirine mezar yeri Bir gemi bekliyor uzakta Suya indirmiş tayfalar cesetleri Konuşuyorduk Bir kıyıda: Acaba, hâlâ? Mesafeleri çürüten bir koku ortalıkta Bana sorma diyordun, sakın bana sorma Durup dinlenen bir ırmağa benzeyen akşamda Konuşuyorduk. Acaba, hâlâ? Anlamını büyük bir suya bırakılışından alacak olan Bir taş hakkında Bir taş İçinde uykudan uyanma sesleri olan Bir taş Yarıda kalmış cümlelerle bir daha katılaşan Büyüyen gözbebeklerini gece derine daldıran Bir taş Bir çatlağından durmadan bir ışık sızan En çok ölü bir güvercini andıran bir taş Bir insanın yüzü gibi bu taşın da yüzeyi Başkalarına yaklaşan ama hep uzaklaşan Unutulmuş yeminlerin alınmamış öçlerin mağarası olmuş sonra Git sırrını bir kuyuya söyle bir ağaç kovuğuna bir taşa Bir taşa Büyük kentlerde birden Güneşin batışını görmek gibi bir sevinç ağırlığında Hiç kanatmayan Hep kanayan Bir taş Bir taş İçten dışa dalgalanan Göğe bakarken bir suç olan Bir öğleden sonra bir koruda Bir kadınla bir erkeğin yoluna atkestaneleri olarak çıkan İnciten bir inci olan Onun içine gömelim cesedi Sorulduğunda uzaklaşan Bir daha bulunamayan Yüzündeki ışığa bakıyorum Yüzünden yansıyan ışığın yansımasına sonra Kirpiklerinin ucunda ne var, onlar Gece ava çıkmış bir krala meşale mi yoksa Yanıp sönüyorlar ben bir uykudan su çıkardıkça Ayaklarını birden suya değdiren Bir serçe gibi geçiyor üstümüzden zaman Uzatırsan dolar kadehin kaldırırsan döner gök seninle Sarhoş olma arzusudur seni sarhoş eden Bir boşluğu bir boşluğa koydukça uzayıp giden Bir aşkın boşluğunu bir başkası doldurmaz diyen Bir kez olmuştur o olacaktır bundan böyle Bir mezar yeri, bir başka mezar yeri arar kendine Buna benziyor bu sessizliğimiz Aramızdaki şeyin kendisi değil Yanılsamayla o dediğimiz Aradım, koyacak yer bulamadım Her dumanı üstüne bir örtü gibi alanı Yosunun suya inancıyla inandım Yer açtım başka yanılsamalara Bir ölü için yer yok mu Gözyaşlarıyla yıpranmış Dudaklar arasında Bir kıştı Su köpük köpük ve köpek gibi yaklaşıyordu ayaklarıma Korkunç dişlerdi dalgalar ve korkunç bir havlama – Dalga sesine sen havlama diyorsun Hele düşün bakalım Sudan başlıyor bozulma Ben parmaklarımı kırdım o kış Bahçede öteberiyle yaktım Ve soruya tekrar döndüm işte Adı sanı bilinmedik kişiler girdi şiirime Cesedi nereye gömelim Cesedi nereye gömelim, söyleyin bana Bir kez bir tin sözcüğü görmüştüm ona Bir kez bir kâhin sözcüğü görmüştüm ona Bir kez bir cenin sözcüğü görmüştüm ona Bir kez bir yasemin sözcüğü ama ona asla Bir kez bir geyik sözcüğü, belki zamanla Bir kez bir gece sözcüğü, uzamıştı kuşkuyla Bir kez bir kan sözcüğü, sakın inanma Bir kez bir yalan sözcüğü her yanda Çıkar da koy şimdi hepsinin yanına Bir kez bir yüz sözcüğü görmüştüm yolda Seninle ben ikimiz eğer Allah yoksa Bir kez çoktan sözcüğü görmüştüm bir ofis katında Ona o sonsuz umutsuzlukla Bir kez bir ten sözcüğü görmüştüm Kumaşı yeni indirilmiş gök katlarından Bir kez bir anlamak sözcüğü görmüştüm Baktım renk gibiydi her şey sabah çayımda Bir kez bir yaprak sözcüğü görmüştüm çırılçıplak Hayat başladı başlayalı ta oradan buraya Bir kez bir taş sözcüğü görmüştüm Hedefine varmadıysa kıvrana kıvrana Tanıdık bildik sözcüklerin Dur gitme diyen anlamlarına Yan yana ölüydün sen kendinle yatağında Cesedi nereye gömelim Yakınlardaki koruyu sevdiğini söylemiştin Anılarını kır sepetine koyar yürürdü orda Oraya gömelim, bir ağacın en uzak yaprağına Ölüm, ruhunu kelebeklerle kaldırır dansa Ama unut bunu şimdi Bir ağacın kökleri emer gözyaşlarını belki Ulur mu içimizde bir kurt gibi Bahçeye gömsek dolunay gecesi Tanrı hangi safta alır yerini Su ve köpük dalga ve deniz Savaşa çağırsa birbirini Cesedi nereye gömelim Olmaz bir sigaranın dumanına saklasak Bir gece lambasının ışığına saklasak olmaz Ekşi bir eriğin çekirdeği tehlikeli Hiç olacak yer değil bir adres defteri Hiç olacak yer değil tırnak dipleri Hiç olacak yer değil bir el feneri Hiç olacak yer değil Yeni doğan güneş sesleri Hiç olacak yer değil Kaldırılıp katlanmış gömlek cepleri Hiç olacak yer değil bir kadının kirpikleri Bir yerde unutmuş gibi yapsak Kendiliğinden olup bitse töreni Bu gece ay tutulması var der gibi Kafam öyle karışık ki bazen düşünüyorum Neden anlamı olmasın Yerini yadırgamış bir kelimenin Bazen düşünüyorum Ortasındaki boşluk diyorum Compact disc’lerin Bazen düşünüyorum Kesilmiş bir serçe parmağın Havada bıraktığı boşluk Diyorum Kafam öyle karışık ki bazen düşünüyorum Bir sara nöbetindeki köpükler diyorum Kafam öyle karışık ki bazen düşünüyorum Savaş artığı bir tank namlusu diyorum Kafam öyle karışık ki Bir Pazar poligonda Bize tebrikler yağdıran atışın Hayatımızda kapattığı boşluk diyorum Kafam öyle karışık ki Bazen düşünüyorum Ama olacak şey mi bu düşündüğüm Hava yastığı otomobilin, Tanrım Bugün seninle çarpışma günüm Cesedi nereye gömelim Bir ilaç kapsülü gibi altına dilimizin Bıçağın ucuna değmiş yerine kalbimizin Patlayan ağzına Yazı bir dinamit gibi havaya uçuran incirlerin Cesedi nereye gömelim
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.