Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

336 syf.
·
Puan vermedi
·
11 günde okudu
Eğer yeterince uçuk rastlantılar düşünürseniz hayatın kendisini elde etmiş olursunuz. Hayatın kendisi de rastlantısal meydan okumalar değil midir zaten? Asla olmanız gereken zamanda olmanız gereken yerde olamazsınız. Yanlış kişileri doğru zamanda, doğru kişileri yanlış zamanda hayatınıza alırsınız. Evet, hayatın kendisiydi bu. Rastlantısal trajediler toplamı. “Hep yanlış zamanlarda doğru yerde, doğru zamanlarda yanlış yerlerdeydik.” Yazarın ince alaylı bir üslubu var. Bu alay kimi zaman bir topluma veya bir sisteme kanalize olsa da yeri geldiğinde kendisiyle de alay etmeyi ihmal etmiyor. (Solomon karakterinin yazdığı romanla dalga geçerken aslında kendisiyle ediyor alayın en büyüğünü.) Bu roman bir şablonu değiştirdi aslında kafamda. Akıcı roman deyince aklıma hep olay örgüsü çok yoğun romanlar gelirdi. Aslına bakarsanız bu romanda bariz bir olay yok. Karakterler çok güçlü, çok yönlü, aşırı iyi ya da aşırı kötü de değil. Bir roman karakterinin olması gerektiği kadar sıradan insanlar. Yazarın ustalığı ise buradan sonra başlıyor işte. O sıradan hayatları öyle sıradışı bir şekilde sunuyor ki polisiye bir cinayet romanı okur gibi bir sonraki sayfayı merak ederken buluyorsunuz kendinizi. Kitabı nasıl bitireceğimi şaşırdım. Öyle akıcı bir romandı ki yazarın yeteneğine hayran kaldım. Kitabın ana karakteri Marco Stanley Fogg üzerinden aslına bakarsanız kapitalist düzen mizahi yapıldığını düşünüyorum. Bilirsiniz ki; Amerika kapitalizmin başkentidir. Kapitalist düzende çalışmayan, işe yaramayan,para üretmeyen hiçbir şeye yer yoktur. “Mutlak bir bencillikten mutlak bir benliksizliğe geçmeye kararlıydım.” Benliksizliğe geçme noktasında çok sevdiği dayısının ona verdiği kitapları satmaya başlaması beni kendinden tamamen vazgeçme ve düzenden tamamen çıkamama sorunu olarak düşündürdü. Paul Auster’ın da teyzesinin eşi ona bir kütüphane hediye etmiş olması kendi hayatını da esere yansıttığını gösteriyor. Fogg karakteri, sanki bu pragmatist topluma bir başkaldırı gibi kendisini ortaya atıyor ve hayatını ortaya koyarak bir deney gerçekleştiriyor. Sistemin dişlisi olmayı reddediyor, kendisini ekarte ediyor ve sadece yaşıyor. “Günlerimi harika tembellik içerisinde geçiriyordum.” Kapitalist dünya düzeninde hiçbir işe yaramadan, evi olmadan, tüm değer yargılarını kaybederek, manevi olarak ayakta duracak tek bir dayanağı olmadan ne kadar yaşamıştır sizce? Bunu kitapta göreceksiniz. İlerleyen sayfalarında ise Yeşilçam filmlerinden fırlamış gibi huysuz, tatlı ihtiyar rolündeki Hulusi Kentmen misali ortalıkta dolaşan ve hikayesini anlatan Effing karakteri üzerinden dönecek hikaye. Effing ise başka bir devrin insanı, savaş yıllarının çileli insanlarından biri. Savaşa katılmasa bile savaş zamanının ruh halini üzerinde hissediyor. Yaşama kendini bırakıp gitme, zamansız heyecan arayışı ve günü yaşama olarak kendini gösteriyor buradaki hayat kendini. Soloman Barber karakteri ise belki de Amerikan kapitalist sistemine karşı en büyük baş kaldırıyı gösteriyor. Solomon karakteri 1.90 boylarında 200 kg , kendisini sistemin en büyük açığı olarak nitelendiren bir karakter. Belki de kitapta sisteme en çok ayak uyduran ama sistem tarafından da en çok ezilen karakter oluyor. Ayın halleri gibi her hal bir karakter her karakter bir değişim ve kaderi temsil ediyor. Belki de Fogg karakteri ve ona yol gösteren hayran kaldığım Kitty Wu sayesinde bu ailenin makus talihi bir yerde duruyor. Babasızlık üzerinden aslında sistemin hepimizin babası olduğu alt metnini aldım. Sen kendine sahip çıkmazsan sistem seni kendisine dahil eder. Bir tek rastlantı bile gözüme batmadı, zihnimi yormadı. Her şey rastlantısal olarak yerli yerindeydi. Bazı soruların cevaplarının bile bilerek verilmediği kanaatindeyim. Yazara özgü bir salmışlık… “Her kitabı sonuna kadar okuyor ve herhangi yorum yapmaya yanaşmıyordum. Bence kitapların hepsi birbirine eşitti, her cümle tam yeterli sayıda sözcükten oluşuyor ve her sözcük olması gerektiği yerde yer alıyordu.” Her karaktere sıradanlığın ötesinde bir olağanüstülük ile yaklaşılmış harika bir eser. Müthiş bir varoluşsal sancı sonucu ortaya çıkmış belli ki. Çok kızdım, çok sevdim ve çok merak ettim.
Ay Sarayı
Ay SarayıPaul Auster · Can Yayınları · 2014650 okunma
·
142 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.