İçimizde bütün pencerelerin dışarıya açıldığını zannettiğimiz anlar vardır ki o zaman her şeyi sezer gibi oluyoruz; fakat dilimiz takatsiz kalıyor. Şiirin hususi kombinezonlarıyla bu takatsizliğe karşı çıkmak istiyoruz, yahut musiki gibi bizi kelimenin darlığından kurtarabilecek seyyal ifade sembolleri arıyoruz, resim tonlarını, heykelin ve mimarinin hacimlerine koşuyoruz. Bütün güzel sanatlar, kelimelerin kifayetsizliği, hatta bazen meramımıza ihanetle mücadeleden başka nedir?