uzaklardan gelip uzaklara bakmaktasın
sirtimi, içi boş, çürüyen bir ağaç gibi duvara yaslanmaktasın kendi kendine, durup durup uzaklara küll lav ve taş firlatmaktasın sanki bir gemisin limanda, göz göre göre batmaktasın
kıyıda sessiz sedasız olup biteni seyreden kalabalığın arasından ne bir çığlık, ne bir haykırış duymaktasın üşümüş gibi ellerini koltuğunun altına sokmaktasın ne güverteden atlayanlar var, ne koşuşturma, ne telaş ufuk çizgisindeki güneş gibi usulca batmaktasın garson çayları değiştirsene.