Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

448 syf.
1/10 puan verdi
·
27 saatte okudu
Kötü Eleştiri Okumak İstemeyen Atlasın
Aslında daha başlık kısmında tüm içeriği ele veriyorum, çünkü maalesef bu kitap hakkında söyleyecek güzel sözlerim çok az. Anın büyüsü içerisinde buraya koşarak gelip güzel bir şeyler yazmayı ve genç bir yazarımızı desteklemeyi inanın ki çok isterdim ki bu niyetle başlamıştım okumaya. Hatta kitabı kardeşimin kitaplığından aldım ve (yaşça baya genç) onun da seneler önce çok beğendiğini söylediği bir kitap olduğu için, biraz da z kuşağının kafasını yakalamak, bu kuşağı aykırı ve uzak olmamak için okumaya başladım. Sözüm kesinlikle bu kuşağa değil, asla onlara bir eleştiride bulunmuyorum. Sadece şu da bir gerçek ki bu yazarların çok büyük bir çoğunluğu maalesef z kuşağında ortaya çıktı. Maalesef ki "Çağdaş Türk Edebiyatı"nın nereye gittiği konusunda yeterli bilgiye sahip değilim. Biraz da bu bilgiyi edinmek, gidişatı görmek isteyerek başlamıştım. En baştan söyleyeyim, kitapları yarım bırakmanın insana çok büyük zarar verdiğini düşünüyorum (bilimsel olarak da böyle zaten), bu yüzden okumayı kesmedim ama atlaya atlaya okuduğumu itiraf etmek zorundayım. Serinin diğer kitaplarını okur muyum, asla. Fakat belki de bir önceki okuduğum kitapların arasında "Anna Karenina" gibi inanılmaz bir olay örgüsüne sahip bir kitap bulunması, "Mahcubiyet ve Haysiyet" gibi muhteşem bir ruhsal çözümleme okumamdan gerek de olabilir ki kitap beni asla tatmin etmedi. Şimdi gel gelelim, kitabın benim içinde bulunduğum durumdan bağımsız beni mutlu etmeme sebeplerine. Madde madde açıklayacağım, çünkü açıkçası ağır bir laf söylememek için dilimi ısırarak yazsam da kitabın benden aldığı vakit için oldukça öfkeliyim. (spoiler alert) 1 - Dağınık ve Bir Yere Bağlanmayan Olay Örgüsü Olayların nasıl gelişeceğini asla kestiremiyorsunuz. Ne okuduğunuzu asla bilmiyorsunuz. Bunun en büyük nedeninin Wattpad platformunda yayınlanmış olmasından olduğunu düşünmekteyim. Eleştirdiğim şey platform değil kesinlikle. Sadece bu platformun sisteminde belli bir süreyle bölüm bölüm yayınlanarak kitabın tamamlandığını biliyorum ki bu da yazan üzerinde, her bölüm sonunda bir heyecan katarak okuyucu kitaba bağlama zorunluluğu oluşturuyor gibi bir durum söz konusu. Yani aslında platform sizden kitap yazmanızı değil, senaryo yazmanızı istiyor gibi haliyle tüm Wattpad kitaplarında bu mevcuttur. Bu da sonuç olarak, bir bütün olarak, bitmiş kitabı elinize aldığınızda anlamsızca fazla olaylar, yetersiz çözümlemeler, birbirlerinden bir kopukluk oluşturuyor. O kadar çok olay var ki, sanki bir kitap değil de 5 6 sezonluk bir dizi çekmek için yazılmış gibi, ama öyle 1 saatlik diziler falan da değil, okkalı, saatlerce süren ve bakışmalarla doldurulan 2 3 saatlik tv dizileri. 2 - Mantık Hataları ve Yetersiz Araştırma Hadi anlık bir heyecanla, hızlı hızlı yazma arzusuyla bazı şeyler gözden kaçabilir bunu anlarım. Ama bazı noktaların araştırılmadığı o kadar ama o kadar belliydi ki, nasıl anlatabilirim bu mantık hatalarını rencide etmeden bilmiyorum. Yani birini elini kolunu sallayarak hapishaneden kaçırmak mı dersin, bu insanların 18 yaşında olması mı dersin, hayır bi de bu dava prosedürü falan o kadar ama o kadar yanlış işlenmiş ki. Suçluluğu kanıtlanmamış, tutuklu yargılanan birinin amerikan hapishanevari tiplemesi ve saçlarının kazınması? Tamam, hadi burayı atlayalım. Kitabın başında 12 - A olan sınıflarının, kitabın sonlarında değişmediğini varsayarsak, kitap boyunca en baştan beri orada olmasına rağmen varlığı görmezden gelinen kızın da aynın sınıfta olması ve kimsenin kızı tanımaması? Yani arkadaşlar uzay boşluğunda mı ders işliyordunuz, nasıl kimse kimseyi tanımıyor koca okulda, o süreçte bu kızı hiç arayıp soran olmadı mı? Nereye gitti bu kız? Hayır kitabın en başında bir silah patlattınız, okuyucu da sanıyor ki olay örgüsü buradan ilerleyecek tamam, ama yok, silah yani orada öylece koyuluyor bir masanın üstüne ve kimsenin umurunda değil? Gerçekten anlam veremiyorum. Mesela başkarakterin annesinin yazdığı mektuplar senelerdir çocuğun elinde, çocuk bunları okuyor ama nedense, diğer bir başkarakterimiz olan kendisine inanılmaz tezatlıkta tüm vasıflar yüklenmiş olan kadın karakterimiz, bir anda aydınlanarak çözüyor bütün olayı, vaov. Zaten kitabın en başında okulda bir salgın varken ve okul karantinaya(?) alınırken herkesin bu kadar rahat ve hatta tabiri caizse gevşek olmasından bir şeylerin ters gideceğini anlıyorsunuz. Yani okul sözüm ona, asla süreçlere uygun olmayan bir şekilde karantinaya alınıyor, tek bir açıklama yapılmıyor, tek bir tıbbi prosedür göz önüne alınmıyor, kitaba adını vermesine rağmen ne bu karantina durumunun ne de salgın hastalığın, ki şayet varsa, zerre kadar önemi yok kitapta. Sanki gönüllü olarak bırakılmış gibi öğrenciler oraya. Yani bir kitap bu kadar mı tüm her şeye duyarsız olur salak bir gençlik aşkı dışında aklım almıyor. Zaten bakın gerçekten cesedin bulunması, saklanması, sanki yağ lekesi temizler gibi paspasla koridordan kan temizlenmesi falan üüff buralara değinmek bile istemiyorum. Kitabın son kısımlarını çok atlayarak okudum ama çok, maalesef ki, en sonunu okumaya gücüm bile yetmedi gerçekten. 3 - Zaman ve Mekan Kavramlarında Sıkıntılar Kim ne zaman karantinaya girmiş, ne kadar zaman geçmiş, neler yaşanmış, bunlar neredeymiş, gerçekten o kadar ama o kadar anlaşılmıyor ki. Yazarın belki de kafasında var olan bizim bilmediğimiz, bize anlatmadığı, veya hayatında yer etmiş bir mekan kabul edililyor okul olarak ve istediğiniz kadar uğraşın, tüm betimlemeleri bir araya getirip bir plan, kroki bile çizseniz mekanı kavramazsınız. Oturup böyle saat saat neler yaptıklarını esneklik payı bıraka bıraka yazın, asla bir gün etmez veya bir bakarsınız, diğer gün 40 saatlik bir gün olmuş. Bunların önemsiz detaylar gibi göründüğünü biliyorum ki kaldı ki sadece bir aşk romanı beklentisiyle okuyan biri için oldukça önemsiz olacaktır. O zaman önerim, sadece bir aşk romanıysa, bir aşk romanı olarak kalması. Bambaşka olaylarla farklı bir boyut içine çekilirken o olaylar görmezden gelinerek sadece aşk temasına saplantılı kalmak ne kadar doğru? O zaman neden bambaşka olaylar ortaya çıktı? 4 - Yetersiz Betimlemeler, Ruhsal Çözümlemeler, Karakterleri Önemsememe Bir örnekle bile bunu özetleyebilirim aslında. Kitaptaki baş karakter çocuğumuzun babasının adı Ender'ken, sonlara doğru bir ara adının Erhan olması, sonra yine Ender'e dönmesi. Yani ben ne okuyorum gerçekten, kızmakta haksız mıyım? Bir yazar, kendi yazdığı karaktere saygı duymazsa ben nasıl saygı duyabilirim ki? Kaldı ki güya bu karantina süreci oldu, diğer insanlar nerede arkadaşlar? Bu okulda sadece 4 kişi ve onların çeperi mi var? Bu insanların ailesi yok mu, hiç kimse mi çocuğunun okulda karantinaya alınmasına tepki vermez? Bu nasıl bu kadar normalleştirilebilir? Hadi diyelim ki bu kitap böyle bir anlatıya sahip, sadece 4 kişiye odaklanacak, tamam, bu kabulle yola çıkalım. Peki bu karakterlerin ruhsal çözümlemeleri nerede? Bu karakterlerin çevresi ile hiçbir bağı yok mu, hatta ayrı bir başlık olarak bile ele alınabilir, tekrar tekrar tekrarlanan, artık okurken size baygınlık veren, sadece geçmişlerinde bir travma olsun, geçmişinde acı çekmiş bak çocuk densin diye yazılmış kötü anıları dışında kim bu karakterler? Küçük bir piyes olursa bu durum kabul edilebilir ancak. Kaldı ki, bu insanlar her gün bakkala gidip gelir gibi nasıl rahat bir şekilde karşılayabiliyorlar bir cesetle karşılaşmayı? Ve bu çocukların gerçekten ama gerçekten, tek düşündükleri şey kızlar ve erkekler arasında olan etkileşim mi? Yani bir cinayete şahit olmuşsunuz, bunun asla üstünde durulmuyor olmasını geçtim, o sırada katil olması muhtemel biriyle karşı karşıyasınız ve dış görünüşü nedeniyle kapılıp gidiyorsunuz? Ya Stocholm Sendromu'nun bile mantıklı bir açıklaması var, lütfen, yapmayın. Gerçekten inanılmaz. 5 - Olmayan Mesaj Kaygısı, Verilen Yanlış Mesajlar Burada niyetim yazarın ne yaşadığını bilmeden yazarı kötülemek değil. Ama insanların yazarken bazen kendini o olaya entegre etmektense, soyutlaması gerektiğini düşünüyorum. Belki böyle değildir, belki ben yanlış düşünüyorumdur, belki de doğrusu budur ve ben yanlışımdır. Olabilir. Fakat çok sık yapılan tekrarlarda sanki sürekli bilmediğim, kalemi tutan elin hayatını okuyormuşum ama o hayata dair hiçbir şey bilmiyormuşum hissi, yani aslında tüümm karakterleri yöneten bir kişi olduğu ve aslında tüm karakterlerin tek bir karaktere, tek bir insanın kişilik özelliklerine bağlandığı hissinden hiç ama hiç hoşlanmadım. Eğer 4 karakter varsa, farklı da olsa birbirlerinden ayrışmaları gerektiğini düşünüyorum ve hayır, bu öyle, evet Mert çok soğukkanlıdır, Burak çok duygusaldır denilerek yapılacak bir şey değil. Bunun belki de karakterlerin özümsenmemesiyle de (haddim olmayarak söylüyorum bunu, ben böyle hissettiğim için) alakası var diye düşünmekteyim. Karantina sürecindeki o başrol kızın ergen tavırları, ailesini önemsememesi, işin garibi ailenin de yarı önemsiyormuş amacı çizip, belki de asla odaklanılmadığı için ne üdşündüklerini hiç anlamadan figüran gibi birkaç sayfa girip çıkması oldukça kafamı karıştırdı. Tüm kitabın genelindeki diyalogların ne kadar beni tatmin etmediğini anlatamam bile. Sürekli alnımı kırıştırırken buldum kendimi. Komik olması gereken yerler beni güldürmedi, o amaçla yazıldığını hissetsem de. Sanki burada, en kötü zamanlarda bile kara ve absürd mizah yapan arkadaşların sohbetleri dışında hiçbir diyalog yokmuş gibiydi. Sanırım bu romandan alınacak mesaj "Aptalca bile olsa, toksik bile olsa, tüm aşk ve sevgi teması hakret ve ağızdan zorla çıkan üç beş sevgi sözcüğüne bağlı bile olsa, 'bad boy' havası varsa eğer, yakışıklıysa ve size kısıtlayıcı zorba tavırlar sergiliyorsa, sevdiğiniz insan muhtemelen bir gün sizi öldürme ihtimali olan bir katil bile olsa ona inanın, güvenin, sıkı sıkı tutunun!" gibi bir mesaj algıladım bu kitaptan. Oturup feminist yanlarıma ne kadar dokunduğunu, ne kadar yanlış bir rol model olduğunu uzun uzun anlatmak isterdim ama o zaman bu inceleme zaten çok uzunken, haddinden çok daha uzun olacak. Her incelememin sonunda iyi okumlar dilerim eğer kitabı okuyacak biri görürse diye, bu sefer bunu yazamayacağım. Okumayın. Eğer zamanınız kıymetliyse asla okumayın. Eğer çerezlik bir kitap okuyayım, vaktim geçsin diyorsanız da okumayın. Hatta yalın aşk teması okumak istiyorsanız da okumayın. Gerçekten vakit çok kıymetli bir şey, kendinize bunu yapmayın. Eğer bu kadar vaktimi çaldığı için kızmasam, bu kadar uzun inceleme bile yazmazdım muhtemelen. İyi kitaplarla kalın. Sevgilerle.
Karantina: Mahşerin Dört Atlısının Hikayesi
Karantina: Mahşerin Dört Atlısının HikayesiBeyza Alkoç · İndigo Kitap · 201620,2bin okunma
·
310 görüntüleme
canerbulutt okurunun profil resmi
Size pek bilinmeyen ama güzel bir kitap önereyim
Uçarca
Uçarca
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.