Giriş yapmadan incelemeye geçelim;
Bir İdam Mahkûmunun son gününü bir hukuklu gözüyle incelemek mutluluk verici. Söz konusu kitabın ana teması herkesçe anlaşıldığı gibi ölüm cezasının kötülüğü. Kitap aslında geçmişe nazaran daha insancıl gelen bir idam yönteminin de aslında ne kadar acımasız bir yöntem olduğunu psikolojik açıdan ele almış. Giyotinin çözüm olmadığını, idamın baştan aşağı yanlış ve acımasız bir uygulama olduğunu objektif bir dille eleştirip karşı çıkmış. Hukukun tarihsel süreç içerisinde gelişim göstermesi de muhakkak bu tip tepkilerin eseridir. İnsan yaşamı gerek tabii hukuk, gerek pozitif hukuk açısından en temel ve en kutsal haklardan sayılmaktadır. Bu da hiçbir suret ile hiç kimsenin bu hakkı aşamayacağı ve çiğneyemeyeceği gerçeğini taşır. Günümüz hukuku müeyyidelerin temel fonksiyonunun kişiyi toplumdan veya yaşamdan koparmak olmadığını, aksine kişiyi ıslah edip tekrar topluma kazandırmakta olduğunu kabul etmektedir (bazı devletlerin uygulamaları istisnadır). Düşman ceza hukuku vb. anlayışların terk edilmesi uzun uğraşlar ve çatışmalar sonucu elde edilmiş bir galibiyettir. Yazarın kitaptaki direnişi de bu uğraşın bir emsalidir. Neticede ölümü beklerken insan bir umut ile yaşamayı hayal eder ve Yunanlıların dediği gibi umut duyguların en kötüsüdür, çünkü insanı mutsuzlukta hapseder.