Okurken çığlık atıp, kitaptaki karakterleri tutup sarsarak kör müsünüz diye bağırmak istiyorsunuz. Diana’yı tanırken klostrofobik bir ruh hali içine giriyor ve onu kurtarmak İçin beyninizin içinde kelimelerle mücadele ediyorsunuz.
En kötüsü de kitabın kurgu değil gerçek bir hayat hikayesinden yola çıkarak yazılmış olması. Sistemlerin kendi içindeki çürümüşlüğünü gözler önüne sererken bir kez daha herkesin anne baba olmaması gerektiğini tokat gibi yüzünüze çarpıyor.