Gönderi

Size de oluyordur muhakkak. Bundan on, on beş sene evvel geçtiğiniz bir sokakta kendinize dair bir iz arıyorsunuz. Belki yirmi, yirmi beş sene evveli hatırlayınca işler daha da karışıyordur. Şuradan yürümüştüm, şurada oturmuştum, tam şurada otobüsten inerdim. Sonra uzun uzun dalıp bakardım etrafa. Dükkanlar, esnaf, pek çok apartman, hatta yolun kendisi bile değişmiş artık. Bazı sokakların ismi değişmiş, o insanlar gitmiş, geriye ne kalmış? Şşştt tamam, salmayın kendinizi hemen, enseyi karartmayın. Siz değişmediniz mi? Siz o eski siz misiniz? Sanmam. Ama eğer öyleyseniz, inanın çok sıkıcı. Ben hayatımda hep "hiç değişmedim, neysem o kaldım, çizgilerim var, prensiplerim var, milim oynamadım be" diyenden korktum. Bu ne kalın bir deridir ki hiç değişmez. İnsan bazen kendine doğru acır, kendine sancır. Sonra kendine güler, kendini yener. Velhasıl sokak da değişecek sen de değişeceksin. Yol da değişecek yolcu da. Hayat böyle sürecek. "Hayat geriye bakarak anlaşılır, ileriye bakarak yaşanır." demiş Danimarkalı filozof Kierkegaard. Güzel söz. Bizim de bir Tanpınar'ımız var ama, o da meseleyi biraz daha anlaşılabilir kılıyor: "Mazi daima mevcuttur. Kendimiz olarak yaşayabilmek için, onunla her an hesaplaşmaya ve anlaşmaya mecburuz." Yine de tavrımı Yıldız Tilbe'den yana koyuyorum ve hayata da zamana da sık sık şöyle söylüyorum: Geri dönme istemem kiiiii, ben eskiii ben değilim kiii, hayat öyle bir oyun ki aaaah, ne rolü var ne sahnesiiii... Yağız Gönüler
·
34 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.