Gönderi

şubat - 1. bölüm giriş sahnesi (aziz bey)
bu şehirde insanlar hayatı hırsla kovalarlar. huzur yoktur. kendilerini yiyip bitiren bir kovalamacanın içinde kaybolur giderler. bu yüzden her yerde olduğundan daha fazla suç işlenir burada. daha çok hırsızlık olur, daha çok cinayet, daha çok yangın çıkar. on beş yıl evvel şehirde yirmi dört bin yangın çıkmıştı. yani günde ortalama altmış beş yangın. çok bu, çok fazla. inandırıcı değil ama çıldırtıcı gerçek. işte o yirmi dört bin yangından biri hayatımızı sonsuza dek değiştirdi. kader böyle bir şeydir işte. bunu biz anlamayız. bir sebebi vardır, bir sonucu olduğu gibi. bu çocuklardan birinin adı şubat. kapıya soğuk bir kış günü bırakılmış. adını şubat koymuşlar. yetimhanede büyümüş anasını babasını bilmeden. - bir sabah vakti: bahar: şubat! şubat gel! bu anahtarı görüyor musun? bak bu anahtarı çok iyi saklaman lazım. ama çok iyi saklaman lazım. şubat: niye? bahar: çünkü annen gelecek, bu anahtarı senden alacak. şubat: ne annem mi gelecek, ne zaman? bahar: bu gece. - bu yüzden çok heyecanlıydı çocuk. elindeki anahtarı sımsıkı tutmuştu. o gece gelecek olan annesini bekliyordu. bu arada coşku verici derecede büyük bir ateş kimsesiz çocukların uyuduğu yetimhaneyi aydınlattı. çocuklar uykularında ne gördüler ateşi, ne işittiler. ateş büyüdü, büyüdü. ne var ne yok kül etti, kül, közü tozu... tarihe 17 tane çocuğun öldüğü büyük yetimhane yangını olarak geçti. günler sonra oraya gittiğimde kimseler yoktu. bu arada; ben aziz, soyadım yok. gitmem gereken yerlerden çoktan gittim. nereden geldiğimi unutacak kadar uzun zaman oldu. harabelerden, enkazlardan, çöplüklerden eşyalar toplardım. aslında bir an önce vaktimi doldurup eve dönmekti muradım. allah kadar yalnızdım. ta ki onun varlığını fark edinceye kadar. şubat: anne, anne! sonra onu gördüm, şubat'ı. yüzündeki yarayı, elinde sımsıkı tuttuğu anahtarı... damarına saplanmış iğne, yüzündeki derin yarayla öylece bekliyordu. size bu anlattıklarım da bundan sonra anlatacaklarım da bu kutuda kayıtlı ama bu sonranın konusu. bu küçük yaralı çocuk artık benim oğlumdu. onu bu dünyadan, bu hırslı şehirden sakınarak büyüttüm. şubat'ı gören herkes kaçardı, uzaklaşırdı yanından. ben de onu sakladım. ta ki şubat aşık oluncaya kadar.
·
28 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.