Gönderi

DİN - SİYASET - İSTİSMAR
Geçmiş asırlarda bütün krallar, imparatorlar, emîrler siyasi hakimiyetlerini dinle meşrulaştırmış, böyle bir literatür teşekkül etmiştir. Bu, “dinî” değil, “tarihsel”dir. İbni Haldun’un anlattığı gibi, kabile toplumunda, otorite ancak dini referansla sağlanabiliyordu. Muaviye’nin “halifelik bize Allah’ın verdiği mülktür” şeklindeki sözleri ve “Allah’ın izniyle ve onun temsilcisi olarak Müslümanları yönettiğini meşruiyet temeli olarak” kullanması, kendisinden önce hiçbir halifede görülmeyen “Allahın halifesi” sıfatını kullanması bunun örneğidir. (Bkz. Vecdi Akyüz, Hilafetin Saltanata Dönüşmesi, Dergah Yay. s. 94-95) İşte tarihsel İslam (dikkat ; İslam değil tarihsel İslam) düşüncesinde ve fıkıhta siyaset-din ilişkileri, otorite ve itaat kültürü Emevi ve Abbasi asırlarındaki bu yönetimler altında oluştu. Dini icaplarmış gibi günümüze intikal etti. TAHA AKYOL
·
28 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.