Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

232 syf.
·
Puan vermedi
BİR SÜRGÜNDEKİ KENDİLİK ÖRNEĞİ OLARAK TATAR ÇÖLÜ “Nevrotik, kim olduğunu göremez ve kendi varlığıyla ilgili ipuçlarını ötekilerde arar. Bu ipuçları hiçbir zaman öznenin varlığını tanımlamaz…” S. Vanheule Drago Harp Akademisi’nden mezun olduktan sonra ilk görev yeri olan Bastiani Kalesinde görevlendirilir. Uzun ve meşakkatli bir yolculuğun ardından görev yerine ulaşır. Bastiani Kalesi, çoğu insanın varlığından bihaber olduğu, bilenlerin umursamadığı, önünde Tatar Çölü olarak adlandırılan bir boşluğun yer aldığı ve sürekli olarak düşmanın geleceği endişesiyle korunan münferit bir kaledir. Kaledeki askerler için gün, hafta, ay ve hatta yıl gibi zamansal kavramlrın bir mahiyeti yoktur çünkü kalede günler alışkanlıklara tabiiyet ve sıradanlığın tekrarından ibarettir. Drago, Yüzbaşı Ortiz’’e çölde daha önce Tatarlar yaşadığı için mi Tatar Çölü denildiğini sorduğunda yüzbaşı “Herhalde bir dönem öyleydi” cevabını verir. Kale, varlığı ve kim olduğu dahi bilinmeyen ancak her an gelebilecek olması ihtimaliyle askerlere bir kahramanlık fırsatı sunabilecek düşmanlara karşı korunmaktadır. Drago, ilk zamanlar mümkün olan en kısa sürede kaleden ayrılmayı düşünür ki bu Bastania Kalesi’ne gelen her askerin ilk düşündüğü şeydir. Drago, kendisi için güvenli, sınırları ve amacı önceden belirlenmiş, devinimsiz, insana kendi olabilme hakkını elinden alan bu tekdüze kale yaşamını benimser ve buradan ayrılmanın doğru olmadığına karar verir. Yıllar sonra iki aylık izin alarak gidebilediği kentte annesi, kardeşleri, kız arkadaşı değişmiştir ancak Drago değişmek istemez, risk almak istemez, duygularını paylaşmaz ve yeniden kaleye döner. Dış gerçekliğin, iç gerçekliğe tahakküm kurmasıyla askerlerin biricikliğini yok eden, herkesi ortak bir ideale indirgeyen kalede zaman zaman düşmanın geldiği söylentileri duyulsa da hemen ardından asılsız bir söylenti olduğu anlaşılır. Drago, beklemeyi sürdürür. 30 yılın ardından Drago ağır bir hastalığa yakalanır. Tam o esnada yine düşmanın geldiği söylentileri duyulur. Drago yıllardır beklediği muharebeyi hasta yatağında duyunca heyecanlanır ve bir an önce ayağa kalkmak ve kaleyi savunmak ister ancak gelen bir emirle Drago hasta olduğu gerekçesiyle Basatnia Kalesi’nden uzaklaştırılır. Drago yıllardır beklediği düşmanın geldiği sırada hastalığı gerekçesiyle başarma ülküsüne ulaşamayışını ve ömrünü bu uğurda tüketmesini kabullenmekte zorlanır. Hayatın bir şaka, boşa geçen bir zaman olduğunu düşünmek zorunda kalır içindeki kocaman boşluğa bakmaya ömrü kalmadığı için. Ölüm döşeğinde şu sözleri dile getirir: Haydi biraz cesaret Drogo, bu senin son kağıdın, ölümün karşısına bir asker gibi çık ki, hiç olmazsa kandırılmış yaşamın güzel bitsin. Yazgıdan intikamını al, kimse sana kahraman ya da buna benzer bir şey demeyecek ama işte tam da bunun için böyle yapmaya değer. Gölgenin sınırını, resmi geçitteymiş gibi dimdik, kararlı bir adımla aş, hatta becerebilirsen gülümse. Sonuçta vicdanın çok rahatsız değil ve Tanrı seni affedecektir.” Drago’nun bu sözleri içindeki boşluğu ne kadar doldurabilir? Bu soruya Konstantinos Kavafis’in Şehir adlı şiirinden cevap bulmak mümkün : “Yeni bir ülke bulamazsın Bu şehir arkandan gelecektir. Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın. Aynı mahallede kocayacaksın; aynı evlerde kır düşecek saçlarına. Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda. Başka bir şey umma Bineceğin gemi yok, çıkacağın yol yok. Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte, Öyle tükettin demektir bütün yeryüzünde de” Soruları cevaplardan daha mühim bulduğum için şu soruları kendi içimizdeki Tatar Çölü’ne sorabilme cesareti bulmayı umut ediyorum: “İçimizde hakiki varlığımızı ortaya koymamızı engelleyen kalenin buyrukları neler, bu buyruklar bize ne söylüyor ?” “Sürekli bir düşman gelmesi endişesiyle, zarar görme ihtimaliyle yaşarken neleri kaçırıyoruz?” “Mevcudiyetimiz adadığımız bir ideal, aslında hangi boşluklarımızı doldurma girişimimiz olabilir?” “İşlemediğimiz bir suçun farkında olmadığımız suçluluğuyla yaşarken kendi içimizde büyüttüğümüz tatar çölü, hayatımızı değerli kılan nelerin üstünü örtüyor?” “Ötekinin atıfları üzerinde konumlanan bir varoluş arayışı neleri kaybettik?” Kayıp başka şey, kayıpta kaybedilen başka NEYİ KAYBETTİĞİNİ HATIRLA
Tatar Çölü
Tatar ÇölüDino Buzzati · İletişim Yayınevi · 201813,3bin okunma
··
107 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.