Varlık” (vücûd) ve “mahiyet” iki ayrı kavramdır: “ At” kavramı atın varlık ya da yokluğunu zorunlu olarak içermez. Ancak “varolanlar” (mevcûdat) onların mahiyetine eklenen bir “varlık” sayesinde varoluyor da değildir. Eğer mahiyet varlığı içermeseydi hiçbir şey olamaz, hiçbir şeye eklenemez ya da hiçbir ekleme kabul edemezdi. Eğer mahiyet varlığı içeriyorsa, öyleyse varlık ona ayrıca eklenmekte değildir. Ve eğer zihnimizde onu varlıktan ayıracak olursak, mahiyet tekrar hiçbir şey haline gelecektir. O halde varlık hiçbir sûrette mahiyetin bir arâzı olarak, hatta mesela beyazlık ya da kürevîlik gibi muhtemel arazlarından daha farklı bir arâz olarak bile kabul edilemez. Hiçbir şey varlığın öncesinde ya da haricinde olamaz ve vücûd kelimesi Allah için de, bir ahşap parçası için de aynı mânâda dır. Bir şeyi o hangi şeyse işte o şey kılan “mahiyet”, varlığın bir taayyün ya da hatta kendi-kendini-taayyününden ibarettir. Onun tamamen olumsuzlamaya dayalı gerçekliği, bir sınırlanmışlıktan ibarettir.