Albert Camus'nun okuduğum dördüncü kitabı ama tabiri caizse kendisine ve anlatımına hala fransızım. Bence bu adamı ne kadar okursam okuyayım asla büsbütün anlayamayacağım, anlayamayacağız. Bir insanın düşünce dünyası nasıl ki kaleminden böyle şeyler dökülüyor bir türlü kavrayayamıyorum . Bilmeyen okurlar için şöyle tarif edeyim bir şey anlatıyor ama anlatmıyor da , konuyla ilgili ama ilgili değil gibi de , böyle bunalıp kitabı fırlatasınız geliyor ama daha çok içine gömülüyorsunuz . Bilmiyorum belki ben abartıyorumdur ama benim için çok farklı bi eşik Albert Camus.
Kitap altı öyküde oluşan bir hikaye kitabı , hikayelerin hepside bir roman tadında, tek problem sonları. Beni o kadar hazırlıksız yakalıyor ki , bizim düşümüze bırakılmış ucu açık sonlar ama o kadar açık ki ben sonunu bir türlü bulamıyorum. Mekan teması olarak da genelde çöl temasında geziniyor, yazarın okuduğum diğer kitapları da yine böyle sıcak ve bunaltıcı bir yelpazedeydi . Araplar da yine kitapta önemli bir yer tutuyor, dikkatimi çeken bir detay . Ufuk açıcı , hayat hakkında notlarla dolu bir kitap ben severek okudum umarım siz okur ile de aynı güzel duyguları paylaşırız..