“Türkü söyledikçe yeşeriyorum, çiçekleniyorum,”Tam adı Mehmet Ruhi Su olan halk müziği sanatçısı, besteci ve şair, 1912 yılında Van'da doğdu.
Babasını I. Emperyalist Paylaşım Savaşı sırasında, annesini de bundan kısa süre sonra kaybetti.
Kendi anlatımıyla “I. Emperyalist Paylaşım Savaşı ’nın ortada bıraktığı çocuklardan biriydi”.
Dünya görüşleri yüzünden yaşamının hemen her döneminde baskı gören, dışlanan, tutuklanan Ruhi Su, birçok türküyü cezaevinde besteledi. Bunlardan biri de Ankara’dan İstanbul’a Sansaryan Han’a getirilişini anlattığı “Bu Nasıl İstanbul Zindan İçinde” türküsüdür. Yine cezaevinde düşünmeye başladığı Nazım Hikmet’ten Kuvay-ı Milliye Destanı’nın bestesini 1960’tan sonra tamamladı ve “Seferberlik Türküleri ve Kuvay-ı Milliye Destanı” plak olarak 1971’de çıktı. Adana Cezaevi’nde, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Almanya’da Çöpçülerimiz” şiirini ve A. Kadir’in “Bu günün Diliyle Mevlana”sından bazı şiirleri besteledi...
Konservatuarda türkülerini dinleyen hocası Markovich'in zamanın Radyo Müdürü Vedat Nedim Tör’e kendisinden bahsetmesi üzerine 15 günde bir pazar günleri “Basbariton Ruhi Su Türküler Söylüyor” anonslu radyo programına başladı. Bu program, 1942-1945 yılları arasında devam etti.
Ali İzzet’ten “Bir Allah’ı Tanıyalım/Ayrı Gayrı Bu Din Nedir”,
Pir Sultan Abdal’dan “Gelin Canlar Bir Olalım”,
Muhyi’den “Zahit Bizi Tan Eyleme” gibi nefesler söyleyen Ruhi Su, “Alevi türküleri söylüyor, komünizm propagandası yapıyor” diye susturuldu. Mesut Cemil, Ruhi Su’nun radyodaki işine son verdi.
Tülay German anılarında şöyle diyor;
"Çocukluğumda, Ankara Radyosu’nda Klasik Batı Müziği ve Klasik Türk Müziği programlarını dinlerdim. Muzaffer Sarısözen’in “Yurttan Sesler”i ise pek ilgimi çekmezdi. Bir gün, Âşık Veysel’den Ali İzzet’in “Mecnun’um Leylâm’ı Gördüm” türküsünü, başka bir gün de bas bariton Ruhi Su’yu dinledim. Anneme : “Anne, bu türküler çok başka… Ne kadar güzel,” dediğimi çok iyi anımsıyorum.
Aradan yıllar geçti. Ya 1960 ya da 1961 yılıydı. Şişli’de Site Hanı’ndaki Kenterlerin tiyatrosunda bir pazartesi gecesi Ruhi Su’yu ilk kez sahnede gördüm ve soluğumu tutarak dinledim. Alkışların sonu gelmiyordu. “Umumi arzu” üzerine cumartesi “matine”de konser tekrarlandı. Ben tabii, aynı binada bulunan şarkı söylediğim klüpten ikinci kez kaçıp, yine gittim.
Ruhi Su’nun Ankara Devlet Konservatuvarı’na girişini, konservatuvan bitirdikten sonra da Devlet Operası’nda söylediğini, Fidelio’daki başarısını, mahpusluğunu, Schubert’leri Rossini’leri bırakıp türkü söylediğini ise Erdem Buri’den öğrendim.
1962 yılında : “Sen Amerikalı zenci değilsin. Bırak caz’ı onlar söylesin. Türksün. Neden kendi müziğini kendi dilinde söylemeyesin?” diyen Erdem Buri elimden tuttu ve beni Ruhi Su’ya götürdü. Böylece haftada üç kez olmak üzere Atıf Yılmaz’ın evinde Ruhi Su’dan ders almaya başladım. İlk öğrendiğim türkü “Madımak”tı...."
DOSTLAR KOROSU
Koro konusunda tecrübeli olan Ruhi Su, 1974 yılında, Dostlar Tiyatrosu oyuncularından bir koro kurdu. Bu birliktelikten çok mutlu olan Genco Erkal ve arkadaşları, yeni bir koro kurmasını önerdi.
1976’nın sonunda El Kapıları, 1977’de Sabahın Sahibi Var, 1978’de Semahlar uzunçalarında Dostlar Korosu, Ruhi Su’ya eşlik etti. Zorluklara rağmen çok sayıda konser verdiler.
12 Eylül Askeri Faşist Cuntasının baskıcı yönetimi altında çalışmalarına ara vermek zorunda kaldılar. Bu suskunluk, Ruhi Su’nun yaşamını yitirdiği 1985 yılına kadar sürdü.
"12 Eylül Askeri Faşist Cuntasının" ardından pasaportunun yenilenmemesi nedeniyle yurtdışına çıkarak kanser tedavisi olamamış ve bundan 30 yıl önce, 20 Eylül 1985’te yaşamını yitirmişti.
ALBÜMLERİ
Ruhi Su, ölümüne kadar 16 tane 45'lik plak, 11 uzunçalar çıkardı. Ölümünden sonra kurulan Ruhi Su Kültür ve Sanat Vakfı aracılığıyla eşi Sıdıka Su (ölümü-18 Ekim 2006) ve oğlu Ilgın Su özel arşivlerdeki ses kayıtlarından yararlanarak plak, kaset ve CD üretimini sürdürdüler. Vakfın merkezi Beyoğlu, İstanbul'da.
(1971) Seferberlik Türküleri ve Kuvayi Milliye Destanı
(1972) Yunus Emre
(1972) Karacaoğlan
(1973) Pir Sultan Abdal
(1974) Şiirler - Türküler
(1975) Köroğlu
(1976) El Kapıları (Sümeyra Çakır ve Ruhi Su Dostlar Korosu ile birlikte)
(1977) Sabahın Sahibi Var (Ruhi Su Dostlar Korosu ile birlikte)
(1978) Semahlar (Ruhi Su Dostlar Korosu ile birlikte)
(1980) Çocuklar, Göçler, Balıklar
(1981) Zeybekler
(1986) Pir Sultan'dan Levni'ye
(1986) Ezgili Yürek
(1986) Ekin İdim Oldum Harman
(1987) Kadıköy Tiyatrosu Konseri
(1988) Beydağı'nın Başı
(1988) Dadaloğlu ve Çevresi
(1989) Huma Kuşu ve Taşlamalar
(1990) Sultan Suyu "Pir Sultan Abdal'dan Deyişler"
(1991) Dostlar Tiyatrosu Konseri (Sümeyra Çakır ile birlikte)
(1992) Ankara'nın Taşına Bak
(1993) Uyur İken Uyardılar
(1994) Barabar
(1995) Aman Of
(2002) Seçmeler ve Hapishane Türküleri
(2003) Beni Ağlatırsan Yoluna Ağlat
Gercek bir Halk Sanatçısı olması dolayısıyla Halk ve Vatan Şairi Nazım Hikmet için yaktığı ağıt .....
AĞIT
.
Karalı bir haber düşmüş geliyor
Bakır antenlere kardeş gümüş tellere
Ne bir ezan sesi ne çan çalıyor
Sabahın seheri kardeş, çıkmış yollara
Sabahın seheri Nazım Kardeş, çıkmış yollara
.
Her hali aklımda, aklımdan gitmez
Sol yanım unutsa kardeş sağım unutmaz
Böylesi bir cana ölüm kar etmez
Sürer tazelenir kardeş, gelir dallara
Sürer tazelenir Nazım Kardeş, gelir dallara
Dedim ki bozkırda bir sarı ota
Ateşin sönmeye kardeş, dumanın tüte
Ola ki bir sabah bir horoz öte
Bu bizim türkümüz kardeş, düşer dillere
Bu bizim türkümüz Nazım Kardeş, düşer dillere...
Albüm Adı: Uyur İken Uyardılar
Çıkış Tarihi: 13.07.1993
Ruhi Su'nun dünyasının kapılarını aralamak için türküleri kadar önemli olan bir diğer konuda söyleşileri, yazıları, kendi ağzından düşündükleri, yaptıkları yapmak istedikleri.. Ezgili Yürek, zamana direnmeyi başarmış bir ustayı anmak ve anlamak için değerli bir kitap
Keyifli okumalar....