Nedir bu yaşam, güneş, ay , su nefes …
Bir çocuk mesela öylece şaşkın amasız
Acı bir çığlık kulağı kanatan bir feryat
Soğuk betonun altında öylece bir ışık bekleyen
Örneğin aşk, ayağı yerden kesilircesine
Bazen nefesi tutmacasına bir oyun
Sevgilinin kokusu , gözyaşlarıyla akıp giden ân
Deli bir yürek , titrek bir tay
Yoldan sapan bir ben , bensizlerin içinden
Uzun yollar içinde bin bir türlü Serap olan
Çatık bir kaş sararmış bıyıklar ve eller
Demir parmaklıklar çaresiz bir kaç yüz
Ve daha nice acı ve sevincin aynı düğünü
Yaşamak dedik ya öyle basite gelmez
Zamansız bir zamanın içinde öylece
Ölüm ve yasın bilgeliği
Bir dağ mesela bir dağ olabilmek
Gelip geçen herşeye tanık olabilmek
Öyle azgın bir ırmak gibi akmadan
Sadece dağ gibi kalabilmek yaşamın akışında
Kimsesiz çocuklar var kimsesiz …
Kimbilir nerde şimdi o atlara binip gidenler
Sahi ye bunca şeyi kim bilir ?
Kim bilebilir bunca sır’ı