Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Fatih Câmi-i Şerifi’nde
Bir aralık nazarım kubbeye kadar yükseldi, ruhanî bir feza içerisinde dolaştı, kevakib' yığınları arasına karıştı, rahmet sehabeleri ortasından geçti, onlardan mütehassıl mağfiret katrelerini asılı kandiller şeklinde müşahede etti. Nigah-ı tahayyürüm, sema-yı şiirden zemin-i fikre indiği esnada iki zayıf mahluka rast geldi. Biri elli atmış, öbürü de ancak beş altı yaşlarında idi. İhtimal ki ikincisi, birincisinin torunu bulunuyordu. Her ikisi de temiz pak giyinmiş, lakin birinin kapalı çarşafı, diğerinin pamuklu basma hırkası rengini çoktan kaybetmişti. Bu muhrerem ve masum vücudlar, belki de "memuriyet-i maʼlul gazileri"nden bir mütekaidin zevce ve hafidesi yahut vatan fedaisi bir şehidin valide ve kerimesi idiler. Yavrucağız, büyükannesinin yanında ve top kandilin altında hanım ninesini takliden namaz kılıyordu. Aman yarabbi! O ne masumane ibadet idi. Ben, müddet-i ömrümde Allah'a bu kadar sâfi perestiş edildiğini görmedim, diyebilirim. Ancak sekene-i melekûtun paye-i arş-ı lâhût önündeki teabbudu böyle olabilirdi. Küçük melek; başını önüne doğru eğmiş, mini mini ellerini göğsünün üstünde kavuşturmuş, gözlerini secdegâhına dikmiş duruyor. Ara sıra başörtüsünün altından taşkınlık gösteren saçlarını kemal-i tehalükle saklamaya çalışıyor, kadınlığın o pek kıymetli iklîl-i tabiîsini yabancı nazarlardan kıskanıyordu. Rükû ve sücudunda bazen tiflâne bir isti'câl gösterdiği oluyorsa da büyükannesini yan gözle gördüğü gibi kendini topluyor, sinninden pek büyük bir temkin tavrı takınıyordu. Namazı bitirdiler, duaya başladılar. Büyükanne gözlerini kapadı, ellerini açtı. Göğsünü örten çarşafın sıkça sıkça oynamasından zavallının yüreğinde elemli kıyametler koptuğu, kimseye açamadığı o elemleri yalnız Allah'ına anlattığı anlaşılıyordu.
·
44 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.