Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

559 syf.
·
Puan vermedi
·
16 günde okudu
..Çünkü aşk suça iter seveni ( Shakespeare )
Merhaba, kitapla ilgili düşüncelerime başlamadan önce bunun bir İNCELEME DEĞİL ( çünkü bu yetkinlikte olduğumu düşünmüyorum ) kitaba dair hislerimi, düşüncelerimi açıklayacak bir yazı olduğunu belirtmek isterim. Çünkü inceleme bence daha başka bir kavram. Kitabın ilk sayfasında kulelerden birinin karanlık bir köşesinde duvara kazınmış şu yazıdan bahis geçiyor: "ANAΓKH" 'Önüne geçilmez kader' Hugo, kitapta yazılana göre bu yazıyı Notre Dame'i ziyaret ettiği zaman fark etmiş. O kadar etkilenmiş olsa gerek -ki ben de etkilenirdim göremediğim hâlde etkilendim- Paris'in, katedralin duvarına işleyen bu kavramı kitabın her sayfasına da işlemiş. Çok sıkıldığım yerler oldu okurken, sıkıldığımdan kastım bu "kader"e sinirlenmek.. Spoiler vermek istemiyorum lâkin sonlara doğru sanki her şey en kötüye gitmek için yemin eder gibiydi ( kader kavramına değiniyorken, illa kötü olaylar silsilesi mi gerçekleşmeli, kader hep acımasız mı olmalı?) 500. sayfaya vardığımda sinirlenip "eh, bu ne yanlış anlaşılmalar, bu nasıl kader!" diyip kapağını kapatıp 2 gün boyunca ben de onu kendi kaderine teslim ettim. ( Kader var mı yok mu ikileminden uzak, kitaba göre konuşuyorum sadece.) Paris, Hugo için dünyanın en güzel sanat eseriydi belki de. Okurken kendimden utandım, bir sokak, bir yol kadar sanatsal değilim :D O kadar uzun betimlemeler vardı ki, bir yerde kaçıyordu bir şeyler bende. Eh, Hugo yani (: Hayran kalmamak elde değil teferruatları bu denli aktarımına, o süslü cümlelerine.. Sadece ben o kadar sanatın içinde yaşamıyorumdur diye bana ağır geldi bazı yerlerde. Ne güzel gidiyor olay derken, Paris sokakları, inşaları yine cezbediyor Sevgili Hugo'yu. "Dur okuyucum, sana şu inşayı, şu sokağı anlatayım da olaya öyle devam edelim." diyor da kendini o büyüye öylesine kaptırıyor ki sonra olayı anlatmayı unutuyor gibi oluyor, öyle uzun anlatımcıkları var Sayın Hugo'nun :D. En son bir yerde şunu dediğimi anımsıyorum: "Parisin dili olsaydı derdi sana: Hugo, beni bu kadar abartma!" Dili ziyadesiyle süslü, anlatım ve betimlemeleri çok kuvvetli sayın yazarın. Ben de severim süslü cümleleri, kelimelere farklı yaşamlar veren kişiler ayrı bir ilgimi çekmiştir hep. Bu bakımdan okumak hoşuma gitti. Not ettiğim birçok tasvir oldu. En çok da şeytanlı bedduaları sevdim ahahah. Dil kısmını atlatıp konuya gelecek olursam daaa; Shakespeare'in şu sözü Esmeralda ve Frollo'ya biçilmiş kaftan, o ikisinin başlığı gibiydi, hiç çıkmadı aklımdan: "Benim günahım aşktır, senin erdemin nefret: Sevgi günahtır diye günahımdan bu nefret." Frollo için üzülüyordum ilk zamanlar, çaresiz bir aşkın pençelerinde kıvranan, içindeki yangını söndüremeyip ruhunun o hırçınlığıyla kendini kaybeden, zavallı bir keşişti gözümde. "Benim mahvıma sebep olacağını anladım." dediği yerde içimde tuhaf bir şeyler hissetmiştim. (youtu.be/uOr_MOq7-ps bu müzikali bırakasım var buraya yine.) Fakat Frollo'nun ruhunda olup bitenler öylesine yoğundu ki dışarı taşmaya başladığında farklı boyutlara dönüştü, bencillik, hırs, şehvet, kıskançlık tohumları yeşerip filizlenmiş, sarmaşıklar gibi dolamıştı kendisini. Frollo tüm bunları, lanetli aşkını, zavallı Esmeralda'ya da değdirdi. Sonraları şehvetin esiri olmuş korkunç bir adama dönüştü, başlıkta yazdığım gibi aşk suça itiyormuş demek seveni, korkunç boyutlara bürüyebiliyormuş pençesinde kıvrandırdığı kişiyi. Daha fazla yazmak istemiyorum, tüm bunlar neticesinde Frollo ne aşkı ne de yaşamı; ne kendine ne de Esmeralda'ya bıraktı. Kendi içinde yaşadığı mahvı Esmeralda'ya canice yaşattı. Quasimodo için ise ne denmeli bilemiyorum; Zavallı zangoç.. Kitaptan kendisinin mırıldandığı birkaç alıntıyı buraya ekleyip kendisinin onun hakkında denilebilecekleri zaten yeterince açık belirttiğini düşünüyorum: "-Lanet olsun! diye söylendi. işte onun gibi olmalı! Sadece yakışıklı ve gösterişli olmak yeterliymiş." sayfa: 408 "Görünüşe bakma genç kız Yüreğe bak! Genç kız, köknar kavak kadar güzel değildir Ama kışın yapraklarını dökmez. Yazık! Bunları söylemek neye yarar? Güzel olmayanın yaşamaya hakkı yok; Güzellik yalnızca güzelliği sever." sayfa:414 Son olarak Esmeralda'nın öleceği zaman bile Phoebus'um demesi sinir bozucuydu ( Hadi ordan) :D Ah, kitabın bendeki izlenimleri böyleydi, çok hoş, derin ve acımasız kaderin gölgesinde kalan( ya da altında ezilen mi demeliyim?) bir kitap. Okuyacaklara iyi okumalar.
Notre Dame'ın Kamburu
Notre Dame'ın KamburuVictor Hugo · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202232,6bin okunma
·
184 görüntüleme
Gamax okurunun profil resmi
Hugo'yu çok güzel tarif etmişsiniz. Anlata anlata size de bulaştırıyor neredeyse Paris ve Notre Dame sevgisini... Sabredip de okumaya devam edemeyenler, bu tür şaheserleri okumayarak çok şey kaybediyor... Kaleminize sağlık...🙏🏻🍀😊
Gururlu Plüton/ Uzay çöpçüsü okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim, Sayın Ercan Hocam. güzel yorumunuz iyi hissettiriyor beni. (: Kitaba 6 puan verenler vardı.. Ihh, saygı duyayım sıkılmalarına yeterince elverişli bir kitap. Ama hocam, o betimlemeleri o kadar detaylı ve uzun yazabilen zekâya hayran kalmaktan başka ne yapılabilir, gerçekten. müthiş zeka mahsulü bunu diri tutabilmek bence, her ne kadar beni aşsa ve bazı yerleri anlamayarak geçsem de ahahah.
1 sonraki yanıtı göster
Faust okurunun profil resmi
Klasik Fransız edebiyatında birbiri içine geçmiş garip rastlantılar o dönemin vazgeçilmez unsuruymuş sanırım. Örneğin A. Dumas'ın Monte Kristo Kontu kitabında da bu fazlasıyla görülür. Biraz bizim Yeşilçam filmlerinin gerçek dışı havası eser. Notre Dame'ın Kamburu'nu okuduğum zamandan aklımda kalan uzun betimlemelerdi benim de. Özellikle sayfalarca Notre Dame kilisesini anlattığı bölümde kitabı bırakacak noktaya gelmiştim. Bu eserleri yerinde görme şanımız olsaydı belki farklı düşünürdük. Neyse ki hikaye güzel ve etkileyici işte bu da kitabın devamını sağlıyor. Şimdi tekrar okuduğumda daha önce okuyup geçtiğim ama şimdi bana farklı şeyler hissettirecek cümleleri merak ediyorum daha çok.
Gururlu Plüton/ Uzay çöpçüsü okurunun profil resmi
Evvet, ki özellikle Hugonizma ruhunun bir getirisi de budur herhalde :D betimlemelerden çok hoşlanırlar. Ben de okurken çok uyuklamıştım bazı yerlerde. Boşa okudum yani Notre Dame'ın sayfalarca anlatıldığı yeri, hemen hemen. Ben de merakla bekliyor olacağım o cümleleri (:
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.