Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

·
Puan vermedi
Ali bin Ebu Talib ( علي بن أﺑﻲ طالب‎; d. 599, Mekke - ö. 661, Kûfe) İslam Devleti'nin 656-661 yılları arasındaki halifesi. İslam peygamberi Muhammed'in (Sav) hem damadı hem de amcası Ebu Talib'in oğlu olan Ali, Muhammed'in İslam'a davetini kabul eden ilk erkektir. Hulafa-i Râşidin dönemi hep çalkantılı olmuştur; 4 halifenin 3'ü öldürülerek şehid olmuş; peygamberin cübbesini taşımak için verdikleri mücadele zorlu koşullar altında çetin mücadelelerle olmuştur. Ali bin Ebu Talib (r.a) bu çalkantılı dönemin en zorlu sınavını iktidar için kan akıtmaktan çekinmeyen küfre karşı vermişti. Hz. Ali deyince akla ilim gelir. Büyük İmam gelir, adalet gelir, mütevazi bir yaşam ve güç gelir. Hz. Peygamber'in amca oğlu ve damadıdır aynı zamanda cennetle müjdelenen 10 sahabeden biridir Hz. Ali. Yazarın rivayetlere objektif yaklaşması ve bu rivayetlere farklı yönlerinden mantıkî deliller getirerek yorumlaması okuyucunun takdirini öne çıkarıyor elbette. İbn Kesir'in adı çok geçiyor, kesin doğruluğu için kaynaklara inmek gerektiğini bilmekle beraber yazarın derin ilmi bilgisi ve ehl-i sünnetten ayrılmayan yapısı bu şüpheyi törpülüyor. Muaviye bin Ebu Sufyân ve beraberindekiler ile olan mücadele kitabın en çok ehemmiyet verdiği konu. Kimi kaynaklar Muaviye'nin ehl-i beytten olduğunu, günümüz ilahiyatçılarının yorumladığının aksine şecaatli ve dirayetli bir mümin ve emir olduğunu naklederler. Muaviye'yi hedef tahtasına oturtan rivayetlerin de -İbn Kesir de buna dahil- doğru olmadığını, bunun ancak ehl-i beyte bir küfür olacabileceğini söylerler. Bu savununun altında peygamberin sahabeyi kötüleyenlerin/sövenlerin hakkında yine doğruluğu muallakta ilan hadis-i kudsi olduğudur. "Ashabım Yıldızlar gibidir; Hangisini örnek alır peşinden giderseniz hidâyet bulursunuz." Ahmet Lütfi Kazancı bu hadisin altını defaatle çizerek "uydurma" olduğunu belirtir. Sahabenin de hatadan, günahtan münezzeh olmadığını, onların da sonuçta birer insan olduklarını yineler. Eser dört bölüme ayrılıyor.: 1- Hz. Ali'nin Hayatı 2- Cemel Harbi'nin sonrası 3- Hz. Ali'nin Şahsiyeti 4- Hz. Ali'nin Evlilik Hayatı. (Künyeler) Esedullah, Allah'ın arslanı, Hayber fatihi, Ebu Tûrab, Ebû Hasen. Hz. Ali'nin hayatına baktığımızda takvanın en üst derecesini görürüz. "İlmin babası" cesaretin timsali gibi sıfatlar yakıştırılmıştır. Hz. Ömer hilafet döneminde davalara bakarken, kendi kararından daha çok Hz. Ali'nin kararına (bilgisine) güvenmiştir. Fakirlikle, çilelerle dolu bir hayat görürüz onda, her büyük bilgede olduğu gibi; akbaba sürülerine "aman" vermeden yapılan mücadeleleri görürüz... İslam'da ilk ayrılıklar Hz. Osman'ın hilafetinin ikinci yarısında, (son 6 yıl) alevlendiği belirtilir. Bu ayrılıkların fitilinin nasıl atıldığına bakarsak, Osman (r.a.)'nın akrabalarını vali, kadı, memur gibi yüksek mevkiilerde tutması, idareyi tastamam oluşturamamasıdır. Kendi kabilesinden olan kayırmalar şehrin ileri gelenlerini kızdırır; hatta Mekke dışına sıçrar. Basra'dan, Şam'dan bir grup isyancı Osman'ın (r.a.) evini kuşatır ve günler süren bu kuşatma sonucunda Halife, Kur'ân okurken 80 küsür yaşında şehit edilir. İsyancılar Hilafeti ashab arasında önemli bir konuma sahip olan kişilere önermişlerse de hiçbiri bu yükümlülüğün ağırlığına girmeyeceğini söylemişlerdir. Teklif Son olarak Ali (r.a)'ın kapısına gider ama Ali (r.a.) bu buhranlı çalkantılı geleceğin farkında olup evinin bir köşesine gizlenir, -Ömer (r.a.) gibi o da- hilafeti kendisine uygun görmeyerek reddeder. İsyancılar onu bulduklarında hilafet için ikna ettirirler. Artık Müminlerin emiri için zorlu süreçler, kardeşin kardeşe karşı savaşacağı kanlı muharebeler, Hz. Peygamber'in bahsettiği "Fitne" zamanlarını yaşayacaktır. Aşere-i Mübeşşere'den, Talha ve Zübeyr (r.a.) Ali (r.a)'a zorla bey'at ettirilir. Talha, "kılıç tepemdeydi, o yüzden razı oldum." Zübeyr de buna benzer bir açıklama yapar. Daha sonraları bu iki insan Cemel'de Hz. Ali'ye muhalif olmuşlardır. Bu karışıklığı görünce olası bir soru zihinde beliriyor: Cennetle müjdelenen insanlar nasıl olur da birbirlerine karşı saf tutarlar? Biri haklıysa, diğerinin haksız olması beklenemez mi? Haksız olan bir insan cennetle nasıl müjdelenebilir? Haklı Ali (r.a) olduğu halde, Hz. Aişe, Hz. Zübeyr, Hz. Talha haksız duruma düşmüş olmazlar mı? Yüzlerce -belki binlerce insanın hayatına mal olan, anaların çocuklarını yetim bırakan, evleri barksız, çocukları babasız bırakan bir dava, nasıl sorgulanabilir? Ahmet Lütfi Kazancı akla durgunluk veren bu durumu, Cemel Vak'asını, bir fitnenin sonucu olduğuna bağlayarak cereyan ettiğini belirtiliyor. Hz. Aişe annemiz Hz. Osman'ın katili olarak Hz. Ali ve beraberindeki kişileri sorumlu tutar. Hz. Ali yola çıktığında orduysa birlikte bir su kenarında konaklar. Köpekler geceleyin göğü inletircesine ses çıkarırlar. Bu köpekler Resulullah'un işaret ettiği Hav'eb köpekleridir. "Dikkat et," der, "Sen Hav'eb köpeklerinin bağırdığı toplulukta olmayasın." Aişe (r.a.) bu söz aklına geldiğinde elini dizlerine vurmaya başlar ve geri dönmeye karar verir. Bunu içine sindiremeyen fasıklar devreye girerek bulundukları yerin Hav'eb suyu olmadığına dair etraftan buldukları 50 kişiye yemin ettirirler. Talha ve Zübeyr'in (r.a.) oğulları bu hadisenin başını çekmiş olup İslam'da yüz kızartıcı ilk yalancı şahitliği yaparlar ve böylelikle Aişe (r.a)'ı geri adım atmaktan vazgeçirirler. Olaylar birbirini izlerken iki ordu cenk meydanında buluşmuşlardır. Hz. Ali'nin Zübeyr bin Avvam'a söylemiş olduğu söz, Hz. Peygamber'in Hz. Ali'nin "Hak" yolunda olduğunu bildiren bir hadistir. Zübeyr Peygamberin ağzından çıkan bu sözü işitince kararını sorgular ancak binlerce kişiyle geldiği bu orduya geri çekilme emrini vermesi takdirinde itibarını zedelemiş olacağını düşünür. İnsanlar karşısında küçük düşecek olmanın, Allah (c.c) karşısında küçük düşecek olmaktan daha önemli sayılmasını hayretle okuyor, şaşırıyoruz. Talha ve Zübeyr (r.a.) şehit olurlar. Ali (r.a.)'ın ordusunda bulunan, Talha'yı öldürüp başını getiren bir kişi: Ey Mü'minlerin emiri! İşte Talha'yı öldürdüm. Müjdemi isterim." Demiş, Hz. Ali'nin cevabıysa: "Talha bin Ubeydullah'ı öldüreni cehennemle müjdeleyiniz." Olayların karışık vahametini bu cümleden anlayabiliyorsunuz. Sonuç olarak Aişe (r.a.) ve ordusu Cemel'de mağlup olmuştur. Hz. Osman'ın katillerinin bulunması için intikam hırsıyla içilen and, kötü sonuçlar vermişti. Ali (r.a.)'ın Osman (r.a)'ın katillerini bulmakta veya cezalandırmakta geç kalmasını sebep göstererek kan dökmeyi, İslam'daki ilk ayrılıkların temelini atmışlardı. Üzerinde durulduğu üzere, Hz. Ali, cahiliye kabileciliğinin tekrar hortladığı bir zamanda yönetim sürmekteydi, yazara göre. Devlet işleri rayına bir türlü oturmuyordu, düzen yoktu ve Ali (r.a) böyle bir zeminde Osman (r.a.)'ın katillerine geç de olsa kısas getirecekti. Hz. Aişe ve beraberindekilerin imza attığı bu olay, bir kadının yönetim sahasında olmasıyla da ilktir. Ve başarısızdır da. Ancak o her şeye rağmen Müminlerin annesidir ve öyle olmaya devam edecektir. Tüm Müslümanların üzüntüyle hatırlayacağı bir hadise olmuştur Cemel Savaşı. İktidar ve Hilâfet makamı için gözünü hırs bürüyen Şam Valisi Muaviye bin Ebu Süfyan, bu makamı elde edebilmek için Hz.Osman'ı öldürenlerin intikamının alınması fikrini ortaya koyar, propaganda yapar. Osman'ın evinin iki ay boyunca gün isyancılar tarafından kuşatılırken Muaviye'nin neden yardım göndermediği, niyetine neyi alet ettiğini göstermektedir. Muaviye'nin sağ kolu sayılan Kureyş dâhisi Amr bin As bile bu sual kendisine sorulunca, "Osman'a yardım konusunda en son konuşacak olan biziz, bu olaya göz yumduk" demiştir. Emevi ailesinin ashab düşmanı olduğunu; mevkii ve makam düşkünü olduğunu her kitapta görebiliriz. Fakat Osman ve Ali (r.a) hakkında güçlü rivayetlerin olduğu belirtilerek yönetim anlayışında ilk iki halifenin gerisinde kaldığı söyleniyor. Hz. Osman şehid edildikten sonra Hz. Ali dördüncü Hâlife olarak devlet başkanı olduktan sonra Bağdat, Şam, Mısır gibi ülkelerin Vali ve kadılarını değiştirmek ister ve hepsine birer birer mektup yazar. Peygamberin Amcası Abbas'ın oğlu Abdullah Bin Abbas, Ali'nin bu kararı vermeden önce kendi fikrini yerine getirmesini ister. Düşüncesi şudur: "Muaviye Şam'da güçlü durumdadır ve sana cehpe aldığını biliyorsun. Ey Ali onu azletme; çünkü o bildiğin gibi Emevi soyundandır. Osman'ın ölümünden seni sorumlu tutarlar ve sıkıntıya girersin." Ancak Hz. Ali bildiğini okuyup kararını vermiş; ardından gelecek korkunç sonuçlar için kapı aralamıştır. Şunu hatırlatmak gerekiyor: Hz. Osman'ın vali ve kadıları kendi akrabalarından olması nedeniyle onu çokça eleştiren Ali, bu duruma kendisi düşer. Danışma meclisindeki üyeleri kendi oğulları olduğu düşünülürse bazı konularda hata yapıldığı kanısına varılabilir. Muaviye Hz. Osman'ın kanlı gömleğini ve eşinin kesilen parmaklarını Şam'daki Mescidin duvarına asarak insanları tahrik ederek kışkırtır. İntikam duygusunun alevlenmesi için bu gömlek ve kesik parmakları belli aralıklarla minbere çıkartır. Sürü psikolojisini çok iyi okuyan Muaviye'ye ne dediğine bakılmaksızın tapılır, tıpkı Nazi Almanya'sındaki Alman halkı gibi. Bu mesajlarla kıvılcımlar alev almaya başlamış, aynı secdeye aynı kıbleye eğilen insanlar Sıffin ovasına ayak basmışlardır. Hz. Ali ve taraftarları Fırat nehrinden kendileri ve hayvanları için su almak için yanaştıklarında Amr bin As'ın ordusuyla karşılaşır ve su almalarına izin verilmez. Hz. Ali Muaviye'nin ordusunu mağlup etmek üzereyken Muaviye'nin Mısır valisi Amr, Kur'ân sayfalarının oklar ve mızraklardan geçirilmesini; ve hakemin Kur'ân olmasını talep eder. Emân diler. Hz. Ali bunun bir aldatmaca olduğunu; zafere çok yakınken mağlup olmamak için böyle bir yolu tercih ettiklerini ordusuna bildirse de, bu görüş orduyu ikiye ayırır. Kimileri Kur'an'ın hakem olmasını isterken kimleri Ali'nin görüşünü savunur. Neticede Ali ve taraftarları kazanacağı bir muharebeyi geri çekilerek terkederler. Kur'ân'ın hakem olmasını isteyen Hariciler Hz. Ali'yi "Lâ hükme illâ lillah" diyerek hüküm yalnızca Allah'a aittir. İnsanlar arasında hakem seçilip, hüküm verilemez diyerek bu sefer karşı çıkıp, onu kâfirlikle suçlarlar. Hz. Ali ise; "İşte Kur'ân. Hükmü verecek Hakem O'dur" diyecek, 12 bin olan (Hariciler) köyündeki 8 bin kişi Hz. Ali'nin safına geçer. Geriye kalanlar küfürlerinde sabit kalarak Hz. Ali'yi öldürmek gibi kirli bir işe İmza atarlar. Hariciler'i bugünkü Işid zihniyetine tüm aşırılıklarıyla; haram damgasını vurduğu şeylerin çok daha haram olan suçları işleyip çelişmeleriyle, katliam yapmalarıyla ve barış dini İslam ile taban tabana zıt olmalarıyla mirasçıları olduğunu belirtebiliriz. Bunun en temel problemi, Kur'an'ı hiçbir zaman anlayamamak, bir iki veya birkaç ayete takılı kalıp, "kendi"ne topluma mâl etmek, saptırmak/sapıtmak. Hz. Ali, Ebu Musa el Eş'ari'yi hakem olarak gönderirken, Muaviye, Amr'ı gönderir. Amr hile yaparak "kağıt üzerinde" kazanır. Muaviye ve taraftarlarının hileye başvurması bir kez daha yinelenir. Öyle ki Ali (r.a)'ın kardeşi Akil'i altınlara kandırması, yine Hz. Ali'nin Mısır Valisini zehirleterek korkunç bir cinayet işlemesi; daha önemlisi bu valinin Kays'ın kendisine itaat ettiği yalanını halka açıklayıp bu haberin Küfe'ye ulaşacağını hesap etmesi büyük oyunlarından bir tanesidir. Hz. Ali ise Kays ile aralarındaki mektuplaşmalardan sonra onu azletmiştir. Kays azledilmeseydi belki de Muaviye bertaraf olacak, Bu kadar kan akmayacaktı. Hz. Ali'nin siyasi hamleleri en çok burada kendini belli eder. Hz. Ali'nin "Hak" olduğunun ispatlarından biri şu hadis-i şeriftir: "Ammar bin Yasir'i yolundan sapmış bir topluluk öldürecektir." Ammar Hz. Ali'nin tarafındaydı ve şehit düştü. Muaviye'ye bu hadis hatırlatıldığında, Ammar'ı üzerimize getiren onlardır, dolayısıyla katili de onlardır gibi saçma bir cevap bulması daha kötüsü bu söze itaat edilmesi, hadis'in yok sayılmasıdır. Hz. Ali'nin şehit edilmesinden sonra Muaviye lanet kampanyaları düzenlemiş, minberlerde her cuma günü adet olarak kabullenilip yapılagelmiştir. Hz. Ali gibi mübarek bir insanı daha yakından incelediğim için mutluluk duyuyorum. Peygamber'in izinden gelen her şahsiyetten öğrenilecek çok şey var. Keşke onların izinden gidebilsek. Bu güzel eserden nasibimi alırken sizlere de mutlaka tavsiye ediyorum.
Emirü'l Mü'minin Hz .Ali
Emirü'l Mü'minin Hz .AliAhmet Lütfi Kazancı · Ensar Neşriyat · 201139 okunma
·
131 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.