Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

112 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Sadık HİDAYET Kör Baykuş
Herkese merhaba ; Modern İran Edebiyatının babası modern öykücülüğün öncüsü, Doğunun Kafkası , hikâyeci, romancı, halkbilimci, oyun yazarı, denemeci, araştırmacı, çevirmen ve ressam olan Sâdık Hidâyet’in meşhur Kör Baykuş’ u ile geldim bugün. Aslında kitaptan önce Sadık Hidayet’i tanımak ve tanıtmak,onu anlamak daha doğru olur. Sadık Hidayet 1903 yılında Tahran’da doğmuştur, Koyu bir afyon tiryakisidir. Bir dönem Budizm’e merakından dolayı Hindistan’a giden Hidayet Budizm konusunda incelemelerini Kör Baykuş isimli kitabında işledi. Farsçayı Çağdaş Edebiyat alanına sokan ilk isimdir. Sadık Hidayet ve Stefan Zweig’ın edebi anlayışları birbirine oldukça benzer. Keza ölüme sürüklenme süreçleri ve nedenlerinde birbirine çok yakın, 25 Yaşlarında iken Paris dolaylarında bir marinada yaşamına son vermek için kendini denize atar bir kayığın yetişmesi ile hayatı kurtulur. Sadık Hidayet İran’ın gittikçe dindarlaşan bir toplum olmasından rahatsızdır.Kör Baykuş buna ciddi bir başkaldırı, isyan döneme çelme takan bir baş yapıttır. İnanılmaz cesaret isteyen bu satırları yazanın kellesi ipe gidecek nitelikte kaleme alınmıştır.(O dönem için) Hem Doğu hem Batı etkisinde kalan Sâdık Hidâyet, eserlerini Farsça’ya çevirdiği Çehov Anton Pavloviç ve Franz Kafka’nın yanı sıra Edgar Allan Poe, Guy de Maupassant ve Dostoyevski’den etkilenmiştir. Doğu’da ise hikmet dolu veciz rubâîlerini okuduğu Ömer Hayyâm’ı geçmişin en sevilen ve sözü en ölçülü şairi olarak kabul etmiştir. Sâdık Hidâyet’in dili eserlerinde farklılık gösterir ve yer yer Farsça sentaks kurallarına uymaması çevirmenler için sorun oluşturur. Yazarlığının ikinci dönemindeki eserlerinde aşk ve mutluluğun her insanın hakkı olduğu, fakat gerçeğin böyle olmadığı düşüncesi hâkimdir. Kerelerce intihara kalkışan Hidayet sonunda bunu başarmıştır ne yazık ki, Sadık Hidayet’in ölümünü çok yakın arkadaşı şu şekilde anlatır; Paris’te iken günler süren hava gazlı bir ev arayışı oldu. Nihayet aradığı evi bulmuştu. 9 Nisan 1951 tarihinde evine kapandı. Havanın çıkacağı tüm delikleri kapattı ve gaz musluğunu sonuna kadar açtı. Bir gün sonra ziyarete gelen arkadaşı onu mutfakta yerde yatarken buldu. Kafka gibi ölmeden önce eserlerini yakmıştı ve bunlarda kül olmuş şekilde yanı başında duruyordu. Sadık Hidayet bu intiharı için çok güzel giyinmiş ve traş olmuştu. Cebinde de parası vardı. İran’ın en büyük yazarlarından biri olan Hidayet böyle bir ölümü kendine reva görmüştür. Aslında dönem yazarlarına baktığımızda intihar vakaları çok sıklıkla karşımıza çıkıyor tarihler ve isimler değişiyor fakat intihara sürüklenme süreçleri aynı şekilde cereyan ediyor. Sadık Hidayet Türkiye’de ilk kez “Üç Damla Kan” öyküsüyle okurla buluşmuştur. Bu öykü, Varlık dergisinin 1 Aralık 1957 tarihli sayısında yayımlanmıştır. Sadık Hidayet’in Türkiye’de gerçek anlamda tanınmasındaki en büyük katkılardan birini ise Behçet Necatigil yapmıştır. İlk olarak “Sahipsiz Köpek” adlı eserini, sonrasındaysa “Kör Baykuş” romanını Türkçe’ye çevirmiştir. Milliyet Sanat Dergisi’nin 1978 yılında yayımlanan  “Türkçede Çağdaş İran Edebiyatı ve Doğumunun 75. Yılında Sadık Hidayet” adlı yazısının sonundaysa “Ben, Sadık Hidayet’i Türkçe’deki iki hikayesi ve tek romanı Kör Baykuş’la sevdim. Vakti gelse de başka hikayeleri ve masalları da çevrilse, diyorum. Çünkü Hidayet, benim için, devletlerin, rejimlerin sınırları içinde edebiyatın bağımsız ve yıkılmaz cumhuriyetler olduğunu bir kez daha hatırlatmış, mutsuzluğunda ölümsüz mutluluğa erişmiş sayılı yazarlardan biri oldu” sözleriyle ise Hidayet’in, kendisi ve edebiyat dünyası için önemini vurgulamıştır. Ben onu neden ölümün kıyısında yaşamayı tercih ettiği ve bunun arkasındaki sebepleri araştırmak için tanıdım. Bu sebeple de Kör Baykuş’u okudum ve bununla beraber hakkında yaptığım araştırmayı sizinle paylaşmak istedim, Kör Baykuş’ta bana göre anlatılacak çok birşey yok, hikayecilik açısından ele alırsak aşırı kasvetli büyük bir buhranın ortasından sesleniyor yaşama, sanrıların sancısı ile düşle gerçeği ayırt etmeksizin ele alıyor satırlarını. Ayık olmasını istemiyor kafasının, bulunduğu coğrafyada ayık kafayla gezenin göreceği çok hoş olmayan görüntüleri canlandırıyor bizler için zihninde ve kitap nağmesinde, birazda Hindistan coğrafyası ile harmanlamış olması görüntü kirliliğini zirvelere çıkarıyor anlatımda… Okurken yaşamdan soyutlanmak isteyen bu insana, yalnızlığına eşlik edersiniz ve kalabalıklar içinde yok olmaya öylesine güzel değinmişti ki kitabın çizilmeyen satırı neredeyse kalmadı diyebilirim. Sadık Hidayet'in Kör Baykuş'u, gerçekten de 19. yüzyılın en çarpıcı metinlerinden biri. Modern bireyin dramını keskin bir bakışla ve soğukkanlı bir tavırla kurcalayan; insanın açmazlarına, tıkanma noktalarına ışık tutan türden. İnsanın toplumla, gelenekle, varlık sorunuyla ama daha da önemlisi aşkla olan gerilimli ilişkisine farklı bir pencereden bakarak, bu alanlara dair yeni anlamlar üretir ve aşk duygusunun insanın dünyadaki yegane duygusu olduğu inancına bağlanır. Elbette "ne tür bir aşk?" sorusuna da cevapları vardır Sadık Hidayet'in: Şu yoksulluk, miskinlik dolu dünyada ilk defa sandım ki hayatımda bir güneş ışığı parladı. Ama heyhat! Güneş ışığı değildi bu; belki sadece gelip geçici bir ışık; kadın ya da melek şeklinde görünüp kayan bir yıldız. O bir anlık aydınlıkta, bir saniye zarfında hayatımın bütün bedbahtlıklarını gördüm; bunların görkemini fark ettim. Sonra bu ışık, kaybolması gereken karanlık girdabında yine kayboldu. Hayır, bu gelip geçici ışığı kendime saklayamadım. Velhasıl kelâm Sadık Hidayet’i merak edenler mutlaka okusun göreceği yalnızca onun kendisi olacaktır,içinde bulunduğu çıkmaz çaresizlik ölüme sürüklenişin ayak sesleri …
Kör Baykuş
Kör BaykuşSadık Hidayet · Ayrıntı Yayınları · 201628,2bin okunma
·
226 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.