Carl Cederström Ay Tavsiye etmiyorum gibi bir inceleme olmayacak benimki tabiki. 1000 Kitap Uygulaması yalnızca ergenlerin girdiği bir facebook'a doğru hızla ilerlese de her ne kadar abudik gubidik tiplerin inceleme adı altında yorulmadan yorumlamalarına maruz kalsak da bu kitabı bugün incelemeye çalışacağım ve eminim bir çok kişi de zaten bu tarz incelemeleri okumayacak. Çünkü bugün aklımızdan geçenleri düşünce zannediyor, siyaseti Shorts'lar izleyerek takip ediyor, kendi yalnızlığına yabancılaşmış, kendi potansiyeline tapınan öznelere dönüştük. Kitap okuyanların da okumayanlardan pek bir farkını göremediğimiz bu dönemde bize düşen insanları umarsızca aşağılamak değil elbet. Bizim işimiz düşünceleri kurcalamak kimsenin ponçik inançlarıyla ilgilenmiyoruz. Hatta bize göre bütün inançlar yüzde yüz doğrudur. Ancak! Mesele düşünme sahasına girdiği anda da kimsenin gözünün yaşına bakmayacağımızı, aynı muamelenin de düşünce üretmek acısından bize de yapılmasını temenni ederek başlıyorum.
İnsanın potansiyeli sınırsızdır! Kitap bu inancın bir tür kontrol toplumuna dönüştüğünü anlatırken insan bedeninin hakikatin kaynağı, hatta hayatın kaynağı olarak görülmesine kuramsal olarak sert bir eleştiri getirir. Bizim 1000kitap ponçikleri kendilerini kişisel kişisel geliştirirken dünya yansa saçını tarayan tiplerden oldukları için ay tavsiye etmiyorum demeyi bir tür "eleştiri" zannında zımbırdayıp dururlar. Gelgelelim kitabın asıl meselesi sağlığı yalnızca bedensel verilerden ibaret sanan, kendinin yeni versiyonun peşinde olan insan 0.1 versiyonları "ya kitap sağlıktan bahsediyo ama sağlıkla alaka kuramadım yanee" diyebiliyor. Sağlam kafa olmayınca sağlam da vücut olabilir gerçeği açısından Ulu Önderin en azından Türk gençliği ile ilgili özlemlerini bir başka bahara diyerek es geçiyorum.
Efendim kitap bir biyo-ahlak kavramıyla başlıyor ve sonunda şuna varıyor eğer bir şey ahlak olursa ona karşı çıkan bizim gibi sapık olur diye bitiyoruz. Bugün sağlığına dikkat etmeyenleri yalnızca hasta kabul etmiyoruz, üstüne iradesiz olarak görüyoruz. "Hastalığın büyük çoğunluğu sizin tercih ettiğiniz hayattır efenim" diyor "siz suçlusunuz yoksa bizim boktan sistemimizin ne günahı var?" diyebiliyoruz, hadi demiyoruz ama böyle bir inanç var bunu yadsıyamayız. 90'lı yıllarda hem Amerika'da hem İngiltere'de refah devletinin nasıl çökertildiğini, Tv programlarıyla sistemin tüm açmazlarının bireyin sırtına nasıl bırakıldığını, bir bir anlatıyor kitap. İşsiz misin güzel kardeşim sende sorun olmasa neden işsiz olasın ki? Biraz kendini geliştir ya! İŞ BEĞENMİYOR BUNLAR KARDEŞ İŞ ! Tanıdık geliyor mu bunlar size?
Kendini sürekli optimize etmeye çalışan ve bunu hiçbir zorlama ile yapmayan, sürekli kendisi hakkında veri toplayan(bunu özgürlük zanneden) insan bugün kendisine tapınan bir öznedir. Datacı özgür insanının! köle olduğunun farkında bile olmadığı bu düzende biz problemleri çözmek yerine hayatımızı oyunlaştırmaya çalışan neoliberal sistemin kölesi oluyoruz.
Velhasıl kitapla ilgili kapsamlı bir video hazırlayacağım için uzatmayacağım. Kitap önermem, ben kimim ki size kitap önereyim, siz kimsiniz ki bana kitap önerebilesiniz? Sahi bir insanı tanımadan nasıl ona kitap önerebilirsiniz ki ? Siz kimsiniz ki şunu okuyun bunu okumayın diyebiliyorsunuz?
