Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Namazdayım. Işıklar açıkken namaz kılamıyorum nedense. Seccadem ile birlikte, ne ışık, ne karanlık, ikisi arasında varlığını bulan, geçkili bir sükûta temas eden gölgeler serilmeli yere. Gölgenin sessizliği o kadar inandırıcı ki! Kendi varlığımdan çok, gölgelerin sessizliği ve bu sessizlik içindeki genişleyen dünya daha sahici geliyor bana. Ben kendi gerçekliğimi kaybederken, sessizce gölgeler gerçekliğin yerini alıyor. *** İstanbul'u gezerken sesler, renkler, gölgeler, kokular topluyorum. Ve istemsiz namazıma yerleşiyor bunlar. Yahya Efendi'den serin rüzgarlarda ve derin gölgelerde demlenmiş kuş sesleri mesela ... Üsküdar'da kedilerin mesken tuttuğu cami gölgeleri, kumlandıktan sonra bembeyaz olan mezar taşları arasına dikilen güllerin kırmızısı, Karacaahmet'te derviş edâlı servilerin baş kesmeleri ve hâfi zikirleri... Eyüp'ün kalabalığına sinen uğultu, Bizans ile Osmanlı'nın kesiştiği bir Haliç esintisi, fırından gelen ve herkesin çocukluğuna sinmiş pekmezli simit kokusu... Alay Köşkü'nün hümâyun renkleri, saltanat gölgeleri ve terk edilmiş bir vadide can vermiş ayak sesleri... *** Gölgeli karanlığın içinde en âşina ses, itirafın samimiyeti aştığı noktada, şüphe etmem saat sesidir. Tam ense dibinde duymak için nabzının dahi sesini kısar insan. Damarlarındaki kan akışına paralel bir ritmi saatin nabzında işitmek, daim bir deverânın şahidi olmak... Sükûtun içinde görünüp kaybolan ama her dâim var olan bir devinimin hayali... Karanlığın içinde, kendi yörüngesinde hareket eden saat tik taklarını varlığımın çeyiz sandığının içine saklayabilirim mesela; veya dededen kalma bir mushafın kıymetine... Biraz dikkat kesilsem bir selatin caminin kubbesinde asır-dîde anları işitebilirim. Saat henüz icâd edilmeden önce sükûtun saklandığı kuytuların peşine düşebilirim. Bir mermer sütûnun arkasında ağlatan bir derdin saçlarını okşayabilirim. Âna şahitlik etmenin yükünü sütûnsuz yükselen zamanın kubbesine çıkarabilirim. Bir namaz hengâmında zamanı göz ardı edebilirim... Hayır bunların hepsi boş birer iddia! Rüstem Paşa Camii çinilerinin maviliğinde, Tanpınar'ın içinde yüzdüğü masmavi bir ışığa temas edebilir, hissettiğim uyuşukluğun ve tüy kadar hafifliğin zamanın içinde mi yoksa dışında mi olduğu sorusuna kafa ve gönül yorabilirim. Saatlere ne oldu ve gölgelere? Işıklar yandı ve saatin tik takları gündelik seslerden duyulmaz oldu... Gecenin içinde kendime inşa ettiğim mabede doğru yeni bir tünel kazmalıyım!
·
123 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.