Düşüncelerimiz, yaşamlarımız parlak, yavan, kutsal, boştur; duygusal olarak açız, dinsel ve entelektüel olarak tekrarcı ve donuğuz; sosyal, siyasi ve ekonomik olarak sınıflandırılmış ve denetim altındayız. Mutlu insanlar değiliz, canlı, neşeli değiliz; evde, işte, kilisede, okulda asla yaratıcı bir zihinsel duruma geçemiyoruz, günlük düşünce ve hareketlerimizde derin bir rahatlama yok. Her yerden ele geçirildiğimiz ve istila edildiğimiz için, doğal olarak cinsellik bizim tek çıkış yolumuz, tekrar tekrar aradığımız bir tecrübe haline geldi; çünkü cinsellik, özün yokluğunda anlık bir mutluluk hali sağlar.
Sorunu meydana getiren şey cinsellik değil, mutluluk durumunu yeniden ele geçirme, ister cinsellik ister başka bir şey vasıtasıyla zevk alma ve bu zevki muhafaza etme arzusudur.