“Bir aşk, nefret ve rüzgarın gölgesinde yaşayan hayallerin hikâyesi.”
1945, Barselona.Babası, 11 yaşındaki oğlu Daniel’ı Unutulmuş Kitaplar Mezarlığı’na götürür ve oradan bir kitap seçmesini ister.Çünkü bir gelenek olarak oraya ilk kez gidenler bir kitap seçer, okur ve seçtikleri kitabı korurlar.Daniel’da bir seçim yapar ve seçtiği kitap Julian Carax’ın Rüzgarın Gölgesi adlı kitabı olur.
Daniel bu kitabı okumaya başlar ve hemen bitirir, bayılarak okuduğu kitabın yazarının diğer kitaplarını da okumak ister ama bu konuda çıkmaza girer.Çünkü ne yazar ne de kitapları yaygın değildir ve ne Rüzgarın Gölgesi’nin ne de diğer kitaplarının bir kopyası vardır çünkü birisi yazarın bütün kitaplarını yakarak yok ediyordur.
Günlerden bir gün, yanmış kağıt kokulu ve hep gölgelerde dolaşan bir adam Daniel’a ulaşır, isminin Lain Coubert olduğunu ve elindeki kitabı istediğini söyler.Bu ismi duyan Daniel hemen bu işte başka bir şey olduğunu anlar çünkü bu isim, Rüzgarın Gölgesi kitabındaki bir karakterin ismidir.Adamın amacı ise kalan son kopyayı da yakıp yok etmektir.
Daniel ise merakına daha fazla ket vuramaz ve Julian Carax’ı araştırmaya başlar.Julian Carax kim?Neden kitapları yakılarak yok ediliyor?Bütün bunları ve daha fazlasını Daniel ile beraber keşfediyoruz.
Aylin Büyüksavaş sayesinde keşfettim seriyi, teşekkürü bir borç bilirim ve bayılarak okudum.Daniel ve Julian’ın hayatlarındaki benzerlikler ilgi çekiciydi, resmen tarih tekerrür etti.Bütün karakterleri çok sevsem de Fermin benim için başı çekenlerden oldu.İyi ki okudum.
··
433 görüntüleme
İz bırakan serilerden, keşke yazar yaşasaydı da o büyülü anlatımdan daha çok kitap okusaydık☺
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.