Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

120 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Kimi yapmamayı tercih eder, kimi ise bütün hayatı buna bağlıymışçasına taş sektirmeyi. Katip Bartleby gibi şahsına münhasır bir karakter olan Taş Sektirme Ustası, taşları bir bir denize fırlatırken, her fırlattığı taşla, geçirmekte zorlandığı bir saniyeyi daha ömründen azat ediyordu. Saniyeler dakikaları, dakikalar saatleri kovaladıkça akıp giden bir ömürdü, biliyordu. Peki bir insan, neden ömrünü su gibi akıtma ihtiyacı hisseder? Bazı zamanlar duyarız ‘’vakit öldürmek’’ diye bir tabir vardır. Bu kadar kıymetli olan ömür sermayemiz, ellerimizden bir kumun dökülüşü gibi akıp giderken, neden insanlar vakitlerini öldürme ihtiyacı hisseder? İnsan kimi zaman zamanıyla ne yapacağını bilemeyecek kadar budaladır. Her şeyin bereketini yitirdiği bir çağda, her şeye yetişme telaşı insanları öyle bir noktaya getirir ki, vakti olduğunda o bölünmüş zihnin parçalarını toparlayamaz ve eldekini de yitirir. İnsan, kendi kendiyle baş başa kalmaya korkandır, diyebilir miyiz? Bu çağ için, evet, diyebiliriz. Taş Sektirme Ustası’nın kafa tuttuğu tam da buydu: Kendisiyle baş başa kalmamayı reddeden, ömrüyle ne yapacağını da bilemeyen, içine hapsolmuş gibi hissettiği bu hayatın saniyelerini taş gibi sektirerek ''bir yaşamak çizen'' bir insandı, bir insandı gözlerini ufka diken. Herkesin hayatında kendisine iyi gelen eylemler, durumlar vardır. Kimi yemek yapmayı sever, kimi her gün koşmayı. Kimi fotoğraf çeker, kimi fotoğraf paylaşmayı. Kimi konuşmayı sever, kimi dinlemeyi. O yalnız insan, bir modern zaman filozofu değildi, kendine iyi gelecek meşgaleyi bulmuş ve insanların katı kalplerine dokunmaktansa taşlara dokunmayı tercih etmişti, içi dışı bir taşlara. Gözleri gülerken, içinden geçenlerden tereddüt edeceği, bir tebessümü için gözünün içine baktığı fakat kirpiklerinin gölgesini yüzünden kaldırmayan o insanlar yerine taşları seçmişti, tereddütsüz taş gibi taşları. Üstelik bunu kadife gibi dalgaların ve martıların sesiyle süslerken, bol bol deniz havasını da ciğerlerine doldurmuştu. Her gün denizi izleyebilmek ne büyük mutluluk... Sesine ses, sözüne söz bulamayan insanların, her şeyden şikâyetlenen ve ömrünü şikayetleriyle dolduran bu insanların hayatları ona pek çekici gelmemiş olsa gerek ki ömrünü alıp deniz kenarına taşımış ve saniyeleri bir bir şikayetsiz fırlatmıştı. Hepimizin özgürlüğü dolu dolu hissettiği nadir anlar, yoğun hayatın içinde bir ışık gibi parlar. Bu hissi her gün yaşamanın yolunu bulan Taş Sektirme Ustası, herkes gibi olmak yerine hiç kimse olmayı, herkes gibi olmak yerine deli damgası yemeyi, herkes gibi olmak yerine sessizliğini seçmişti. İnsanın kendisiyle içi rahatsa, insan kendisiyle mutluysa diğerlerinin ne düşündüğü kimin umrunda? Toz ve Gölge öyküsünün sonuna şu birkaç cümlemi karalamışım: Herkesin eşitlendiği tek bir yer vardır diyebiliriz; mezarlık. Belki de bir durum daha vardır; gölgeler. Sahiden de bir gölgenin tatsız, kokusuz, sessiz bir gölgenin diğerlerinden tek farkı büyüklüğüdür. Ömürler de böyle değil mi? Taşlara isim koyduğu bir öykü vardı, o kısımlar kitap içinde minik bir toz şeker tanesi gibi kalmış. Kesinlikle daha uzun olmalıydı, buradan çok keyifli hikayeler çıkardı. Resul Bulama bizlere, öykü olarak nitelendirdiği ama benim roman olarak kabul ettiğim bu kitabında, dilerse çok daha hacimli, çok daha farklı karakterde nice kitaplar çıkarabileceğinin bir tür fragmanını göstermiş diye düşünüyorum. Şimdiye kadar okuduğum kitaplar içinde bu kadar özenli yazıldığını hissettiğim bir kitap daha oldu mu pek hatırlamıyorum. Yazarımız o kadar titizlik göstermiş ki, bu noktada naçizane bir eleştirim var ki kendisine de söylemiştim; kitabı sanki takım elbise ve kravatlı bir şekilde okuyor gibi hissettim. Her cümlede üzerinde fazla düşünülmüş bir tat vardı, duygular ziyadesiyle perde arkasına itilmiş, adeta elinde kalem değil cetvel tutmuş yazarımız. Halbuki bu kitap duyguların daha derin hissettirildiği bir şekilde yazılabilirdi, öyküleri önceden inceleyen gözler kesme kırpma işlemine biraz fazla müdahale etmiş gibi hissettim. İşte bu yüzden bir okur gözünden şunu söylemeliyim: Nice incelemesinde bizi heyecanın ve edebiyat lezzetinin türlü sofrasında ağırlayan
Resul Bulama
Resul Bulama
, bu kitapta bence kendisini gereğinden fazla gizlemiş. Açıkçası başka insanlar ne düşünürse düşünsün buna kendisi de dahil, ben kalemine çok müdahale edilmemiş Resul Bulama yazılarını daha çok seviyor, daha çok özlüyorum. İlaveten kitaptaki öykülerden birkaçının bütüne bakıldığında fazla geldiğini düşünüyorum, daha az öyküyle daha etkileyici olabilirdi. Bir ilk kitap için seçilen tema, özenli üslup, gelecek vaat eden altı çizili satırlarla, Resul Bulama’dan çok daha fazlasını okumaya talibim. Tanıdığım en iyi okurlardan birinin, tanıyabileceğim en iyi yazarlardan biri olacağına inancım sonsuz. Çıktığın bu yolda, ilk göz ağrını benimle de paylaştığın için son derece memnun, heyecanına ne kadarını yansıtabildiğimden emin olamadığım kadar ortağım. Seviliyorsun abi, başarılarının devamını diliyorum.
Taş Sektirme Ustası
Taş Sektirme UstasıResul Bulama · 0154 okunma
··
1.533 görüntüleme
Resul Bulama okurunun profil resmi
Hayat başlı başına ilginç Kübra. Okumak daha ilginç, okuduğumuza yaptığımız değerlendirmeler bambaşka. Herkes kendi usülünce, üslubunca, geçmiş okumalarının ve beslendiği kaynaklarının yansımalarıyla... Senin incelemelerini hep çok sevdim. Kalemi elime yeni aldığım zamanlarda, buralar daha dutlukken hayranlıkla okudum yazılarını. Kendince, kendi usülünce ve dolu. Hep dolu. Aynı kitabı okuduğumuz hâlde nasıl böyle farklı yerler görebildiğimiz o kadar şaşırtıcı ve her yeni inceleme o kadar mutluluk verici ki, anlatamam. Dün gece sabaha kadar dört arkadaş edebiyat sohbeti yaptık biz ve ne konuştuk biliyor musun? Katip Bartleby :) Senin de incelemeye oradan başladığını görünce gülümsedim... Yazdıklarını tekrar tekrar okuyacağım. Biz elbette inceleme yazarken rahatız, kalıcı bir eserle okur karşısına çıkmak ise çok iddialı bir şey. Kılı kırk yarmak gibi bir şey. Bu yüzden hiçbir yerinde çalışma eksikliği, kolaycılık yoktur ama fazla çalışmanın, tekrar tekrar düzeltmenin dikiş izleri olabilir. Senin ifadenle "takım elbise" dikişi :) Ben yazıyı önemsiyorum ve okur karşısına takım elbiseyle çıkmayı tercih ettim. Birgün daha spor da çıkabilirim ama orada da yine özen olmalı. Ne çektiysek kolaycılıktan ve özensizlikten çektik bence... "Kübra"ca bu inceleme için her satırına teşekkür ve şükranla ...
K. okurunun profil resmi
Katip Bartleby pasif direnişin kitabıdır ve Taş Sektirme Ustası da kesinlikle benzer bir karaktere sahip, çünkü onun da yaptığı pasif direnişin çok net bir örneği. Katip Bartleby'i okuyanların bunu mutlaka fark ettiklerini düşünmüş ve incelemelere göz gezdirirken, ismini aramıştım, çok şaşırdım bu bağlantıyı kuran ilk kişi miyim? Fakat daha da şaşırdığım dün gece arkadaşlarınla uzun uzun bu kitaptan bahsedip, benim bugün buna denk getirecek şekilde bu yazıyı paylaşmam oldu. Halbuki bu inceleme yazısı o korkunç depremin olduğu gün yazılacaktı, taşlar yerinden oynamasaydı. Hayat tesadüflerle dolu... Dilediğin kıyafetle çıkabilirsin, ben takım elbiseyi severim, resmiyeti de severim bilirsin. :) Bizim değindiğimiz husus hangi renk takım giyeceğine, hangi mendille, hangi kemerle, hangi kravatla, hangi gömlekle, hangi ayakkabıyla bunu tamamlayacağın noktasında değerlendirdiğin fikir sayısını bir nebze olsun azaltman ve kendi tarzını konuşturman. Yoksa kıyafet elbette güzel, taşıyan/yazan sen olduktan sonra bizim için baş tacı. Rica ederim, hislerimi yansıtabildiysem ne mutlu bana. O dutluk zamanlarda kurulan sohbetlerin bugün hâlâ ekmeğini yiyoruz, hamdolsun. :)
1 sonraki yanıtı göster
Sümeyra Özat okurunun profil resmi
Düşüncelerini çok estetik bir biçimde ifade etmişsin Kübra. Öyle ki sözcüklerin, kulağa çok hoş ve şiirsel geliyor. Bahsettiğin heyecanı da bizlere hissettirebildiģini kesinlikle söyleyebilirim. İncelemeni okuduktan sonra şunu fark ettim ki kendine iyi gelecek meşgaleleri bulup onlara yönelen insanlar, toplum nezdinde 'deli' olarak addedilebiliyor kimi zaman. Henry Miller, 'Delilik mantığı yitirmektir, gerçekliği değil.' der. Bu tanımdan ve senin özgün ifadelerinden esinlenerek harmanlanmış şöyle bir tanımlama da yapabiliriz belki: Delilik, mantığı yitirmek pahasına kendine iyi gelen meşgaleye yönelme cesareti gösterebilmektir. Son incelemelerinin seyrini gözlemlerken Resul Bey'in üslubundaki değişikliğe ben de şahitlik ediyorum. Yazıları zaman içerisinde belli bir ciddiyet ve disiplin kazanmakla birlikte özgünlüğünün tadından bir parça feragat ediyor fikrimce. Son zamanlarda yazdıklarında bir makale havası hakim ve bu eskiye kıyasla okuma keyfini bir miktar baltalıyor maalesef. Sanıyorum bu konuda benzer düşünceler taşıyoruz. Abartmamak kaydıyla beklenti oluşturmak, muhatabına verilen değere işaret eder. Zira insan tanımadığı veya hakkında hiçbir şey düşünüp hissetmediği kişilere dair beklentiye girmez. Hal böyleyken beklentilerimizi yitirmek, muhatabımıza yabancılaşmayı ve ondan kopmayı beraberinde getirir. Sen de yazara verdiğin değerden ötürü istek ve beklentilerini gayet doğal bir biçimde ifade etmişsin. Bunların karşılanıp karşılanmayacağı konusu ise apayrı bir mevzu ki bunu tartışmak haddimi aşacağı için bu konuyu burada noktalıyorum. Senin inceleme seyrini göz önünde bulundurunca kat ettiğin mesafeyi somut bir şekilde görüyor ve seni tebrik ediyorum. Tabii bunlar amatör ve naçizane düşüncelerimdir. Kaleme aldığın bu güzel inceleme için emeğine sağlık. Sayın Resul Bulama'ya incelemen vasıtasıyla bir kez daha yol açıklığı diler, sana da selam ve sevgilerimi sunarım..
K. okurunun profil resmi
Sümeyra harika bir yorum, incelemeye alt inceleme gibi bir şey olmuş bu yazı. Psikoloji ile ilgili bir eğitim almış insanın tavrı her satırında ve üslubunda kendini hissettiriyor. Benzer düşüncelerimizin olmasına sevindim. Tabi her halükarda herkes kendi bildiği yolda nasıl mutluysa öyle devam etmeli. Bir okur gözünden naçizane değerlendirmelerimiz Resul Abi için de farklı bir bakış açısı olacaktır diye umuyorum. Kitabı karıştırırken altı çizili satırlarıma ve notlarıma baktığımda hakikaten enteresan birçok cümle ile karşılaştım. Sanırım biraz da aradığım Resul Abinin espritüel kişiliğinin yansıdığı ve daha duygusal devinimi yüksek cümleleriydi. Hasretimizin dile vurmuşluğunu hoş görecektir. İncelemeleriyle bizi öyle alıştırdı ki hep o tatları arıyoruz. :) Bu kıymetli iştirakin için teşekkür ederim. İncelemelerin altında dönen bu sakin sohbetleri özlemişim. Amatör kelimesini tevazunun bir ar perdesi olarak yorumluyor, senin çok güzel bir birikimin olduğunu düşünüyorum. Üstelik çok okumak değil, okudukları üzerinde düşünmektir aslolan ve ne zaman herhangi bir şey yazsan bunu kurduğun bütün cümlelerde hissediyorum/ hissediyorlardır. Var ol. 💛
3 sonraki yanıtı göster
Eylül Türk okurunun profil resmi
"İnsanın kendisiyle içi rahatsa, insan kendisiyle mutluysa, diğerlerinin ne düşündüğü kimin umrunda?" İşte asıl delilik noktası bu olsa gerek, Sümeyra'nın da sözünü ettiği... Eskilerde suçluların ve kölelerin alnına bir iz bırakmak için damga vururlardı. Ünlü 'damgalamak' değimi buradan geliyor. Bu damgalara da 'stigma' denirdi, zamanla sözcük pek çok dilde başka anlamlara evrilmiş ve yaftalama, değersizleştirilme, dışlanma, yok sayılma gibi daha sosyal bir kavram haline gelmiş, Taş Sektirme Ustası'nı da hafif delilikle yaftalamışlardı :) Çünkü kendi ruhuyla irtibata geçebilenler, onun dilini çözebilenler, işi ilerletip dostluk kurabilenler, görmüşler ki, onunla tanışmanın ucu bucağı yok, yürüdükçe yollar uzuyor, genişliyor... Mutsuzlukların temelinde yer alan, çözümsüzlükler değil, iç dünyamızda üstesinden gelemediğimiz gelgitlerdir... İnsan hayatındaki eksikleri kendi boşluğuyla yaratır, kaçtığımız, sığındığımız her şeyde aradığımız kendimizdir. Kendimizden memnuniyetimiz, hayatımızdan memnun oluşumuzu anlamlandırıyor. İnsanın kendini, gerçekleştirmesi, mutluluğun ve huzurun en temel tanımı bu olabilir... Juan de la Cruz'un Karanlık gece diye bir şiiri var daha evvel denk geldin mi bilmiyorum; bir gece sessizlik ve karanlık içinde yürürken aradığı ulvi yakınlığı bizzat kendi ruhunda bulur... "Ey bana rehberlik eden gece Ey şafaktan daha dost olan gece Ey aşıkla maşuku Bir araya getiren, sonra da Maşuku aşığa dönüştüren gece..." diye devam eder... Loreenna meckennitt "The Dark Night of Soul" adıyla bestelemiştir, nefis bir ziyafettir👌 Buraya iliştireyim :) youtu.be/MclLF473XtA Gölgeler ve ömürlerle ilgili tespitin de inanılmazdı, zihnine sağlık👏 Felsefi mizah diye bir tür var mı bilmiyorum ama Resul abinin nedense her eserinde başka bir tarzı deneyeceğini düşünüyorum :) Daha nice tahlillerini keyifle okuyabilmek ümidiyle 🌿
K. okurunun profil resmi
Damgalamak ifadesinin korkunç geçmişini bilmiyordum, sanıyordum ki hayvanları kızgın demirle damgalarlardı ya eskiden oradan geliyor. Hikayesi her türlü yeteri kadar korkunçmuş... "Mutsuzlukların temelinde yer alan, çözümsüzlükler değil, iç dünyamızda üstesinden gelemediğimiz gelgitlerdir." Bu kısmı defterlerine bir yerlere yaz, çok hoş, nokta atışı tespitler. Ben de daha basit bir ifadeyle hep şu örneği veririm, "Şu bir bardak çayı huzurla içebilmek var ya gerisi önemli değil, insanın kendi içiyle mutlu olması lazım." Üstelik biliyoruz ki kendisiyle baş başa kalamayan insanlar, sıkılan yapacak bir şeyler arayan insanlar mutsuzlardır, çünkü zaten yapacak bunca şey varken aranmak niye anlamsızdır. Taş Sektirme Ustası başka insanlarla gelecek tereddütlü, güvensiz bir mutluluğu kendi sakin dünyasında sektirdiği taşlarda bulmuştu ve bu kesinlikle pasif bir direnişti. Kim ne derse desin doğru nedir diye düşünmeyi umursamayacak kadar herkesten geçmişti. Bu yalnızlık ciddi bir hüzün barındırıyor aslında. Çünkü yalnızlık, güzellemesi yapılsa da fıtrata aykırı bir kavram. Sözü sözüne, özü özüne denk gelemeyen insanların ya da bu kitap özelinde bir insanın hayatta kalabilmek için bulduğu bir direniş çeşidi var burada. Şiirde Mecnun'un Leyla'da Allah'ı bulması gibi kişi kendini bulmuş ve çok hoşuma gitti. Her insan gecelerde kendini bulmaz mı? O geceler bize gündüz belki üstünde düşünmeyi aklımıza dahi getirmediğimiz ama en derinlerimizde yatan hasretleri vermez mi? Taş Sektirme Ustası bunu gündüzde bulacak kadar aykırı bir karakterdi, herkesten bir adım önde diyebilir miyiz? :) Felsefi mizah türü çok hoşuma gitti, hakikaten tam Resul Abilik. Bize bu değerli sohbeti yapma vesilesi olduğu için bir teşekkür ona, bir teşekkür de okuduğu kitapları sözlerine bu kadar başarılı ve derunî yansıtabilen ve bugünün tefekkür vesilesi olan sana abla. 🌸
6 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.