Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

·
Puan vermedi
Hz. Peygamber'in hayatını anlatan her siyer kitabı benim için özel ve değerli oluyor. Ahmed Cevdet Paşa'nın Efendimiz'in hayatıyla ilgili 4 diğer eseri mevcut. Osmanlıca kelimeler eserin güzelliğine ayrı bir güzellik katıyor. Doğumundan önce meydana gelen vak'alar ve mucizevi olaylar; Peygamberliğinin Kureyş kabilesinden bazı kişilerin ve Yahudi kabilelerin nebilik sıfatlarını onda görmeleri; doğumunda ve küçüklüğünde yaşıtlarından beklenilmeyecek hal hareketler göstermesi açıkça Peygamberliğinin delillerinden bazıları olsa gerek. "Yaşıtındaki çocuklar oyun oynarlar, o, karşılarında oturup onları izlerdi, sanki Peygamberliği her halinden iz taşıyordu." Erginliğine kadar olan yaşantısı kitapta önemli bir yer tutmuştur. Ebrehe'nin olduğu dönemden erginliğine kadar anlatılan yaşantısını ele alan bir filmde gerçekle örtüşmeyen, hayalî öğeler, eklemeler kitapla, dolayısıyla gerçekle zıtlık oluşturmaktadır. Hem izleyene hem de Hz. Peygamber'e karşı yapılmış bir saygısızlık. Sahabeleri, efendimizin hayatını öğrenmek için en doğru kaynak, güvenilir bir kitap olmalıdır. Sadece kitaplar bilgi kaynağımız olmalı, böyle konularda... Peygamber'in karşılaştığı, hakem olduğu her meselede, söylemiş olduğu her sözde, girdiği her muharebe ve antlaşmalarda büyük bir hakikat; insanlık için örnek teşkil eden, hikmet sınırlarının en ucuna ulaşmış öğeler var. Okuyan her Müslüman değil, her insan bunu görmezden gelemez. Siyer okumak bunun için önemli... İzini takip edebilmek, kurtuluşumuz, refahımız için Allah'tan gelen Kur'anı, söyledigi sözleri(Hadis) ve sünnetleri hayatımızın içine yerleştirmek için önemli... İyiliğin ve kötülüğün kaderden, hiçbir işte isyana düşmeyip, yazgıyı olduğu gibi kabul ederek fakat gayret içinde olarak, umutsuzluğa yer vermememizi bizlere hatırlattığı için önemli... Mekke'nin putperestleri Peygamberin gösterdiği mucizeleri görmelerine rağmen inanmadılar. Musa'nın kavmine mucizeler gösterip, kendisine inanılmadığı gibi... Ay'ı işaretiyle ortadan ikiye yarıldığını gördüler ama kabilelerindeki şan şeref, soy, mal ve hırs inanmanın, hakikatın önüne geçti. "Atalarımızın dininden yüz çevirmeyeceğiz" dediler. Bugün de böyle değil midir? Benzerlerini yaşamıyor muyuz? Kendi nefsimizin kabul ettiği ölçüde hayatımızda İslam'a yer veriyoruz, tamamen değil. Gün içindeki meşgaleler bizi tefekkürden, kutsal kitabı okumaktan, dua etmekten alı koyuyor. Nefsine diş geçiremeyen kimseleriz çoğumuz... Allah'ın hak dini yayıldıkça müşrikler, Müslümanlar üzerinde yaptıkları eziyetleri arttırmışlardı. Yasir, Sümeyye ve oğulları Ammar büyük eziyet görmüşlerdi. Bilal-i Habeşi'nin üzerine kaya parçası koyulmuş, kavurucu çölde susuz bırakmışlardı. Onun zayıf bedeninden çıkan tek söz "Ahâd'un ahâd" olmuştu. "O tektir." Kalpteki iman o kadar kuvvetli idi ki, hiçbir işkence onu uzza'ya menat'a tek bir kelime söylemesine olanak vermedi... Bilal-i Habeşi'nin kalbindeki bu derecede büyük iman, Dünyanın bütün Müslümanlarına örnek olmalıdır. Ucuz şeyler için dinini kopuk yaşayan bizler, ders çıkarmalıyız sahabelerin, dolayısıyla Peygamberin hayatını okuyarak. Zorlamalar, işkenceler dayanılmayacak bir hal alınca müslümanlar bölük bölük hicrete, Habeş ülkesine, Medineye muhacir olarak ayak bastılar. Hak dini muteber bir yer almaya başlayınca Bedir, Uhud, Beni Nadir, Hendek muharebeleri meydana geldi. Hz. Peygamber bu savaşlarda bizzat kendileri bulundu. Bazısında kazandı, bazısında kaybetti. Mağlup olması sonucu Müslümanlar arasında kalpler zayıfladı, Hudeybiye antlaşmasının ağır şartları bunu doruğa yükseltti. Fakat sonra olumsuz neticelenen savaşların da, Hudeybiye'nin de hikmetlerinin anlaşılması çok uzun sürmedi. İnsanlar bu antlaşmayla İslam'ı daha yakından tanıma fırsatı buldu ve bölük bölük hak dinini seçtiler... Her savaşın kazanılması, her işin yolunda gitmesi rahatlığın, rehavetin artmasına, imanın zayıflığına yol açabilirdi belki de. Tarihte sahne alan ecdadımız için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Hikmetler sonradan ortaya çıkıyor, aramaya gerek kalmadan. Bedir Harbi bölümünde yazar, savaşın başlama sebebininin müşriklerin mallarını Hz. Peygamber'in emri tarafından yağma edildiği görüşünü yansıttığını görüyoruz. Bunun tamamen yanlış olduğunu, olmaması gereken, büyük bir hata olduğunu söyleyelim. Hz. Peygamber'in bir kurumu yağma ettirmesini, veya böyle bir harekete teşvik etmesinin mümkün olamayacağı konusunda tüm İslam alimlerinin hem fikir olduğunu düşünüyorum. Öte yandan kitapta soy bilgisi- akraba ve kabilelerin- adları çok sık olarak geçmesi duraksamama sebep oldu bir müddet. Velhasıl siyer okuyunuz... Hz. Muhammed s.a.v'in yaşantısını sahabeleri okuyarak görmek için büyük hacimli siyerleri tercih ediniz.
Hz. Muhammed'in Hayatı
Hz. Muhammed'in HayatıAhmed Cevdet Paşa · Çelik Yayınevi · 2013852 okunma
·
48 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.