Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

240 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Alıntılar; Düşmanlar bizi kendi yaralanmışlığımızı görmekten uzak tutarlar. İnsan başkalarını cezalandırabildiği, aşağılayabildiği, hatta yok edebildiği sürece kendi kendisi ile yüzleşmek zorunda kalmaz. Herkes kendi yarasıyla meşgul olup kendi özeleştirisini yapabildiğinde, kendi toplumsal bünyesindeki arzuları görebilecek kadar akıl balig olduğunda empati zamanı başlamış demektir. Siyasetçi ve onun takipçisi, kendi erdemini ortaya koymaktansa ötekinin erdemsizliğinden kendisine pay çıkarmak derdinde. Büyük turp, söylenti siyasetinde dedikodunun büyüünü ifade ediyor. Türkiye evlatlarına kendisinden başka bir şey düşünme imkanı vermemektedir. Böylece biz de artık hayatlarımızın bütününü kaplayan ve neredeyse var olma sebebimiz haline gelen siyasetten nihayet başımızı kaldırır, azıcık nefes alır, şiir ve roman okuyabiliriz. iman şövalyesinin yerini; endişelerimizden ötürü, bir çocuğun babasının paçasına tutunduğu gibi tutunduğumuz politikacı alıyor. Ona taşıyamayacağı kadar ağır bir yük yüklüyoruz, ondan ve siyasetten varoluş- sal kaygımıza ilaç olmasını bekliyoruz. Oysa hayatın içinde o kaygıyı tırmandıran ve bizi yurtsuz bırakan başka şeyler oluyor. Türkiye büyük sosyal felaketlerin kıyısından geçiyor, gençlerde bir anlamsızlık salgını var, nihilizmin kol gezdiği bir dünyada çocuklarımıza değer aktarmakta zorluk çekiyoruz. Takım amigolu- ğuna benzeyen siyaset yazarlığı, siyaseti yüzeyselleştiriyor, nefret ve kutuplaşmayı tırmandırıyor. Büyük şehirlerimiz rant kapısı haline getirildi ve son yeşillik de yok edilinceye kadar betonla dolduruluyor. Şehirlerimiz; madde bağımlılığı, yabancılaşma, mutsuzluk ve suç üretiyor. Büyük anlatıların ortasında insanı kaybediyoruz. Siyasetin bizim gönlümüzü okşamaktan, arkaik endişelerimize seslenmekten öte bir işlevi olmalı artık. Endişelerimizi kışkırtarak bizi kendi saflarına çağırmak yerine, bize güven ve mutluluk vermeli. Yurtsuzluğumuzu iyileştirecek, ruhumuzun en derin yaralarına şifa verecek imkânlarla buluşmamıza önayak olmalı. Politik insanın yükselişi, ruhun ihtiyaçlarına karşı bir korkuluk, bir siper olmasın. Öteki tarafından ele geçirilme ve yok edilme korkumuz, onunla ilişki kurma arzumuzu gölgelemesin. Birbirimizi sevmeye ihtiyacımız var. İnsan insanın kurdu değildir bizim irfanımızda. İnsan Devlet bizim mutluluğumuz içindir, sopasını kafamıza vurmak için değil. Eğer internet olmasaydı belki IŞİD diye bir örgütte palazlandırılmayacaktı. Naziler bile günahlarını dikenli çitlerin arkasına gizlemeye yeğliyordu. En basit haliyle nostalji , geçmişe duyulan özlemi ifade etmektetir diyebiliriz. TDK sözlüğü şöyle bir tarif veriyor geçmişte kalan güzellikleri olan özlem duygusu ve bu duygunun baskın bir duruma gelmesi, geçmişseverlik, gündedün. Hakikat yaralar, yalan ise öldürür. Iyi bir sohbetin amacı muhatabımı anlamak ve ondan öğrenmektir, onu değiştirmek değil. Karşılıklı kabul sayesinde kendimizi ötekine dayatmaz, onun üzerinde bir denetim kurmak istemeyiz. Anlaşamasak da birbirimizi dinler ve kabulleniriz. Bu sohbette benim ihtiyaçlarım karşılanmayabilir de, buna razıyım. Payın büyüğünü muhatabımın almasına içerlemiyorum, günü gelir, o da bana payın büyüğünü ayırır. Nezaket, farklılığa hoş- görü ve çeşitliliği baştan kabullenerek yola çıkıyorum. Aramızda sulh olsun diye kendi görüşlerimden vazgeçecek değilim, onun beni ikna etmek için konuşmasına izin veriyor da olsam, ikna olmak zorunda değilim. Ama ya o beni ikna edebiliyorsa? O zaman görüşlerime yeni bir zaviyeden bakmaya hazırım. Ötekini anlamak, "kendi inançsızlığımızdan şüphe duymayı" gerektirir. Göz ardı etmediğimiz her farklılık, bir armağan olarak kutlanmaya değer. Onunla ilişkimde onu yutmak, ele geçirmek, kendime benzetmek derdinde değilim. Onu kendi tam varlığıyla, benden bütünüyle farklı olmasıyla konuşmaya değer buluyorum. Birbirimizden farklı olsak da kendi öznelliklerimizi koruyarak, iki ayrı varlık olarak birbirimizle konuşabiliriz. Kendimi ötekinde yok ederek veya onu kendi benliğimin sömürgesi kılarak değil onu tanıyarak, onun farklılık ve biricikliğini tanıyarak çıkıyorum yola. Muhatabım benim yansıtmalarımdan ibaret değil, benim ihtiyaçlarımı giderecek bir nesne hiç değil, onunla buluşmaya giderken ondan olmasını istediğim gibi olmasını değil kendi biriciklik ve saygınlığı içinde kendisi gibi olmasını dileyebilirim ancak. Onda kutladığım şey, bana benzerliği değil, tam aksine benden farklılığı ve başkalığıdır. Onun iç dünyasını tam manasıyla bilemem ancak onu bilmeyi ve anlamayı deneyebilirim. Onu olduğundan başka bir şey olmaya zorlamam etik şiddetin ta kendisidir. Onu asla tam ola- rak bilemeyeceğim ama zihnimin ona yakıştırdıklarına karşı da direneceğim. Tanımak, ötekinin başkalığına tahammül etmek ve onu aynılaştırmamaya çalışmaktır. Şükür ki insandan insana fark var. Hepimiz farkında olmadan seçimlerimizle tarihi yazarız. Bir insanım ben, hayatımın bir anlamı var.Ben içindeyim diye tarihin bir anlamı var. Biriciktir benim hayatım, kimsenin hayatıyla değiş tokuş edilemez, benim rüyalarım ve acılarım bir başkasının acısıyla ve rüyalarıyla kıyaslanamaz. Tarihin görünmez gölgesiyim ben, öldüğümde gazetelere haber olmam.Geniş kitlenin meçhulüyüm belki ama haysiyetimle "varlığın kökleri"ne değerim. Benim haysiyetimi yok sayan her kimse, onunla bir meselem var. Ve benim biricikliğimi teslim eden her kimse ona verecek bir armağanım var. Bir oy, bir vergi numarası, nüfus kütüğünde bir sayı değilim. Bana da doğruları fısıldayan bir vicdanım var. Almanya'da yaşayan Türklerin göçlerinin ilk dönemlerinde sık sık tren istasyonlarını ziyaret ettiğini duymuştum bir seferinde. İnsan tatil günlerinde neden bir tren istasyonunu ziyaret eder ki? İşte bu da yurt hasretinin veya yurt ağrısının semptomlarından birisidir. Memleketinden onu gurbet ele getiren trenin kalktığı yer orasıdır, dolayısıyla o istasyonun öbür ucunda memleket durmaktadır. İstasyonu ziyaret etmek tıpkı memleketi ziyaret etmek gibidir. Bir tür daüssila.
Kayıp Arkadaş
Kayıp ArkadaşKemal Sayar · Kapı Yayınları · 2016526 okunma
·
59 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.