Gönderi

“Koyunuz, bu da böyle olsun Mebrure Hanım... Ben, yine sizin o aziz o ince, o içli ve candan arkadaşlığınızdan birkaç gün daha mahrum kalayım. Odamın, siyah su damlaları sızan küflü duvarları içinde büzüleyim, kırık lâmbadan dökülen yarı karanlık içinde, hep o günkü müstesna ve necip ve samimi ve ilâ hi gezintiyi tahlil ederek hararetli alnımı kansız ve so ğuk avuçlarıma kapayayım, zarar yok Mebrure Hanım, koyunuz, bırakınız, bu da böyle olsun Mebrure Hanım... Yalnızlığın ona alışanlara verdiği teselli, ispirtonun, düşkünlerine verdiği teselliden çok daha kuvvetli ve derindir. Ben bunu bilirim, ben kimsesizliğin hudutsuz açık denizlerinde âvare yüzmesini bilirim, ben umman dalgalarının başımın üstünde kudurarak haykırdıkları geceler sabahlara kadar nefesim kesik, göğsüm tıkalı, gözlerim kapalı durmasını bilirim. Mebrure Hanım, bir küçük cevap yazarsanız, bu, en hudutsuz açık denizde, bana kıyılardan görünen bir kurtarıcı ışık ümidi ve tesellisi verir, yazmazsanız ben yine ruhumun gecelerinde yalnız kalır ve karanlıklarına çekilir ve düşünür, düşünür ve susarım Mebrure Hanım...”
·
43 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.