Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

·
Puan vermedi
Tevrat’ın 10 emrinden altıncısı: ’Lo tir’tsach.’ Ve yine, tüm ilahi dinlerdeki o büyük çağrı: “Öldürmeyeceksin” Öldürmek kan dökmeden ibaret değil… “Canına kıydığımız o kadar çok şey var ki! Öldürme eylemini yalnız o aptalca savaşlarda, devrimlerin budalaca sokak çatışmalarında ve idam sehpalarında gerçekleştirmiyor, adım başında bu cinayeti işliyoruz. Çaresizlik içinde bırakıp kendileri için uygun sayılmayacak meslekler edinmeye zorladığımız yetenekli gençleri öldürüyoruz. Yoksulluklar, çaresizlikler, yüz kızartıcı durumlar karşısında gözlerimizi yumarak öldürüyoruz.” Hesse, Doğu mistisizmi ile Batı’yı; iki kutbu birbiriyle harmanlayarak uzak diyarları öylesine birbirine yakınlaştırır ki, uzaklık bir mesafe, yalnızca bir rakam oluverir. Her yapıtında bu ‘yakınlaştırma’nın izleri görülür. Siddartha romanıyla kendini bulmak, iç seslere kulak vermek gibi alt mesajlar ile gerçek bilgeliğin münzevi bir yaşam biçiminden geçtiğini anlatır. Doğu klasiklerinden, Hayy Bin Yakzan ve özellikle Mantık’ut Tayr (Kuşların Dili) eserinin yansımaları görülür Siddartha’da. Sembolize edilen kuşların fani alemde uzun bir süre yaşamalarından sonra Varlık alemine geçmeleri, Siddartha’nın kendi gerçeğini bulma yolculuğu ile hayli benzer nitelik taşır. Olanı kabullenmez Siddartha, kimliğini, arzularını, hırslarını geride bırakır veya bu umudu yaşamı boyunca yüreğinde taşır. “Kader gayrete aşıktır.” Sözü, gelişim süreci boyunca kahramana şiar eder. Nitekim bir diğer romanı Bozkırkurdu’nda da aynı unsurlar görülür; anlam arayışı içerisinde olan kahramanın ruhu ikiye bölünmüştür, bir Harry Haller vardır, bir de Bozkırkurdu. Haller, düşkünlüğün temsili iken, Bozkırkurdu faniliğin ve geçiciliğin etkisinde, uzlete çekilerek gerçeği düşleyen bir yaşam felsefesini ortaya koyar. Hesse’nin iki romanında da farklı hamurlardan yoğrulmuş kahramanın kişilik bölünmelerine gelişim sürecinin de eklenmesiyle ortaya muazzam bir döngüsellik çıkar. Her kitabında uygarlığın arkaik kalıplarını kırmaya teşvik eden Hesse’nin samimi anlatılarını her bitirişimde, çizdiğim satırlara zaman zaman göz gezdirmek ve tekrar okumak üzere kitaplığıma kaldırırım. Nitekim Öldürmeyeceksin’i de aynı düşünceyle bitirdim. Cümleler öylesine sıkı ve güçlü ki, altını çizdiğim birçok yer tek okumayla geçilemeyecek kadar derin ifadelerle donatılmıştı. Değerlendirme ölçütü yalnızca kitabın akıcılığına dair klişe sorgulamalar olan bir okur için çok da uygun bir tercih olmayabilir Hesse, -ki bu düz bir okumadan öteye gitmez. Alman Edebiyatını bu derinlik yüzünden seviyorum. Goethe, Schiller, Mann, Böll, Schopenhauer, Rilke gibi sayamadığım birçok ekolü bünyesinde barındıran; felsefe, mitoloji ve halk hikayeleriyle çevrili bir edebiyat, bir düşün şöleni Alman Edebiyatı. Çelişki ve zihninde türettiği karşıtlıklarla mücadele içinde olan bir yazar Hesse. Siyah ve Beyazı, zayıflık ve gücü, çocukluk ve erişkinlik gibi ayrı kutuplarla etkileşim içinde olduğu görülür çok kez.- Hatta bir cümle bile karşıtlık kazanarak yeni düşünceler doğrurur dilinde.- Ancak, bu çelişkiler ve ayrımlar o kadar güzel vücut bulur ki cümlelerde, eseri güzel yapan işte bu çelişkiler, bu ayrımlar dedirtir insana. Tıpkı Raskolnikov’un ironik çelişkileri gibi. “Rastgele bir sözü alıp tersine çevirdiniz mi, sözcük üzerinde harf harf böyle bir işlem uygulandınız mı, çokluk iyi ve güzel düşüncelerden öğretici ve eğlendirici bir pınarın ansızın fışkırdığını görürsünüz.” (sf, 111.) Bir eğitmen edası görülür satırlarda. Ancak Coelho ve Sharma gibi kendi doğrularının penceresinden bakılmaz. Kapitalizmin beşiğinde olup, zorluklara ve zor olana dair yüksek perdeden klişe haline gelen nasihatler gibi değildir bu. “Kendini ve çevrendeki herkesi sev, geçmişi unut, geleceğe umutla bak” türünden hepimizin bildiği Polyannacılık mesajları içeren eserleri geride bırakarak Hesse’nin somut dünyasına girmem çok uzun sürmedi. Gerçek karşısındaki fazla iyimserliğin algısını kırarcasına, kendisinin savaş karşıtı olarak lanse edilmesine dem vurur, barış içinde olan bir dünya ancak hayal edilebilir ona göre. Görüntü bombardımanı ve fikir kirliğinin çepeçevre sardığı günümüz dünyasında, bunalımların getirdiği psikolojik yıkımlar insanın kendi kendisiyle olan savaşımını gözler önüne serer. Sahteliğin değerli olduğu bir zamanda yeryüzündeki bütün karmaşalardan sıyrılıp kendi sesine kulak vermek için yeni yollar bulması şarttır insanın, bunu fısıldar Hesse, insanı sorgulamalarla baş başa bırakır. youtu.be/HgeFyUu-1WM “Günümüzde yaşamak ve yaşamaktan zevk almak isteyen birinin senin gibi, benim gibi bir insan olmaması gerekiyor. Zırıltı yerine gerçek müzik, eğlence yerine kıvanç, para yerine ruh, gelişigüzel etkinlikler yerine gerçek iş, oyun yerine gerçek tutku arayan birine bu dünya sevimli bir yurt olamaz.” Bozkırkurdu, (sf. 145) Ben’likle baş başa kalmak, bu eseri okuduktan sonra çok daha değerli ve önemli oldu benim için. Sinede barınan zenginliği gün yüzüne çıkarmanın ve gelişerek serpilmenin tadını diğer tatminlerden daha net ayırt edebilmeli insan. Hesse uzaklığı öngörür hep; güçlü olmanın dayanıklılıktan geçtiğini, başarının inatlardan doğduğunu ifade eder cümlelerinde. Yunus Emre nidasıyla şu cümleyi söyler özetleyerek: ‘Tanrı’nın saltanatı dışınızda değil, içinizdedir.’ “İnsanlığın bugünkü durumundan sorumlu iki manevi illet var; bunlardan biri teknolojinin, ötekisi de şovenizmin büyüklük hezeyanıdır. Her iki hezeyan günümüz dünyasına damgasını vurmakta, bu dünyanın benlik duygusunu oluşturmaktadır. Öyle hezeyanlar ki, şimdiye kadar bize acı sonuçlarıyla iki dünya savaşını buyur etmiştir, ortadan kayboluncaya kadar da benzeri daha pek çok savaşı başımıza saracağa benzemektedir.” (sf. 185) İnsan, seyirci kalarak öldürme eylemini gerçekleştirir, kötülüğün izleyicisi olarak. Zaman aşımına uğratarak öldürür, yerine getiremeyeceği sözler vaat ederek. Sevimli görünerek öldürür, maskenin arkasındaki çıkarı görünene dek. Dinlemeyerek öldürür, kayıtsızlığı gösterircesine. Göz yumarak öldürür, karşı koyma gücü olmasına rağmen. Susturarak öldürür, özgürlükleri hiçe sayarak. Aşağılamalarla öldürür, benliğini yüceltme uğruna. Hatta, severek de öldürebilir bir insan, diğer bir insanı… Bir kutsal çağrı Öldürmeyeceksin, tüm insanlığın kulak vermesi gereken bir çağrı. Ancak ölüm sadece fiili bir olay mıdır ki? Eylemden soyutlanmış biri, gün geçtikçe ölmez miydi? Neruda’nın Ağır Ölüm’ü yeryüzündeki en ezgili cevaptı belki bu soruya... izdiham.com/pablo-neruda-ag...
Öldürmeyeceksin
ÖldürmeyeceksinHermann Hesse · Yapı Kredi Yayınları · 2020379 okunma
·
148 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.