Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

779 syf.
·
Puan vermedi
·
100 günde okudu
Spolir içerir,yazım yanlışları için şimdiden özür dilerim.
Bu adam sadece bir yazar değil edebiyatçı değil aynı zamanda bir felsefeci bir psikiyatrist ve de bir sosyolog.Bugune kadar okuduğum bütün romanlarında yukarda bahsettiğim bütün dallarda uzmanmiscasina karakterlerini ve olay akışlarını oluşturup kitaplarını yazmis.Budala kitabını okuyunca dostoyevskiye neden saygı duyduğumu bir kez daha saygım ve hayranlığım artarak anladım .Bence budala kitabı dostoyevskinin en iyi 2.kitabi. Bu platformda benden önce bu kitap üzerine , inceleme yazan arkadaşların incelemelerini okudum.Yazılması gereken birçok şeyi titiz bir inceleme ile yazdıklarını düşünüyorum.Emeklerine sağlık arkadaşların.Evet kitabin işleyiş şekli biraz ağır ,kültürel farklardan, karakter bollugundan,yazarin detaylı incelemelerinden ötürü...Bu işleyişin ağırlığınin ayrıntılarına girmiyecegim arkadaşlar yeterince incelemeyi zaten yapmışlar.Yine de o final sahnesini yaşamaya değer bir kitap.Final sahnesinden çok etkilendim, o sahneyi uzun bir süre boyunca unutamayacagimi hissediyorum.Yazarin karamazov kardeşlerden sonraki en iyi kitabinin bu olduğunu düşünüyorum. Okuduğum en çarpıcı kitaplardan biriydi.Bu düşüncemin herkes için geçerli olacagini zannetmiyorum.Çünkü carpicilik yine de yazarın ayrıntısına bile girmeyi istemedigi hatta girmeyi reddettiği gibi çok daha derinlerde bir yerde hissedilen derin bir his,bir duygu...Tıpkı baş karakterimiz ,yazarın hitap ettiği "prens" gibi.Yazarın bile açıklamadigi ,açıklamak istemediği yada aciklayamadigi şeyleri incelemeye çalışmak çok zor.Usta bir mühendisin nasıl çalıştığını aciklayamadigi bir çeşit zaman makinesi gibi.O açıklayamazsa ben nasıl acikliyabilirim.Bu durum da bu kitabı carpiciliktan ozgunluge de ulaştırıyor.Zaten dostoyevski severler bu kitabı okurken o dostoyevski özgünlüğünün kokusunu alacaktır. Budala kişi budala olduğunun farkında değildir.şıp diye budalaliktanda kurtulamıyor. Hatta zamanla bunun bilincine varacak mi belirsizdir.Ama bizim budalamiz da bunu gerek sosyoljik,gerek piskolojik sureclerindeki degisimlerini yönlendiren genelde arzuları olmuş.Ama talihsiz bir karakter olduğu çok ortada.Budalaligindan kurtulmak için ,her şeyi kontrol etmeye kalksaydi ve eğer bu her şeyi kontrol etme çabası ,kontrol edemediği bir boyuta ulastirsaydi ,emin olun bu bir seferde sesizce olurdu ve tıpkı budalaligin farkında olmayışı gibi bu kontrol manyakligininda farkında olmayan bir karakter olurdu ve her şey ,en sıradan şeyler bile , sıradışı bir şekilde kontrolden çıkardı. Talih mi seçim mi, o kadar karışık ki artık bu kitapta ayrıt edemiyorsun.Belki de kitabın sonunda deliren budala karakterimiz şu an tahmin ettiğim her şeyi kontrol etmeye çalışma budalaligindan delirmistir.Ve beyni bir anda piskolojik olarak dağılmistir.Eski çevresindeki insanlara mektuplar yazarak dağıttığı parçaların parçalarını toparlamaya çalışmaktadır.Sanirim bu sonucu asla bilemiyicegiz. Baş karakterimiz bence hayatının en büyük hatasını varolanla yetinmeyi bilemiyerek bu felsefeyi oturtamiyarak yaptığını düşünüyorum.Eger en güzele ulaşma arzusunun üstesinden gelebilseydi bu sonuçlar ortaya çıkmazdı.Aglaya ile yetinebilirdi.Ama ağlaya karakteride bir noktada prens karakterini geliştirebilecek ,degistirebilecek bir olgunlukta degildi.Hatta bir noktada prense zarar veriyordu.Gerek piskolojik gerekse sosyoljik yönden ona zararlar veriyorduAglaya güzel olgun bir kadın olarak görünüyor olabilirdi.Ama hala gelişimini ve karakterini tam potansiyeline ulaştıramamis küçük bir kız çocuğu gibiydi.Sonuc olarak o da bu cocuklugunun,olgulasamayisinin bedelini ödedi. Bence prens karakteri ne ağlayayi ne de nastasyayi hiç birini secmemeliydi ne ağlaya ne de nastasya.Sonuc olarak çok büyük bir acı tarafindan sınandı ,arzularına ulaşabilmek adına yaptığı şeylerin bedelini ödedi.Bunu bilinçsiz bir şekilde yapıyordu.Arzularinin farkında değildi.İyi ve kötü kavramlarinin peşinde değildi,hatta farkında bile değildi.Tam olarak bu durum onu saf ,budala kavramlarının karşısına oturtuyordu.Budala olmasına rağmen yanlışlıkla da olsa Aglaya karakterine yaptığı bilincsiz seçimle zarar verdi.Gerek piskolojik gerekse toplumsal değer yargıları açısından.(şan ,şeref,ahlak).Son olarak bu konuyla ilgili şunu belirtmek istiyorum.Bence gerçek kötülerin yaptığı kötülükler ile safların yaptığı kötülükler bir terazide dartilsaydi ,safların yaptığı kötülükler daha ağır basardı.Budalaligin kesin bir çözümü vardir.Bu da acı çekmektir.Acı bir insanı budalaliktan bile kurtarır.Acı sonuncunda hayatı sorgularsin ve hayatı sorguladigin noktada artık bilincin devreye girmeye başlar.Bilincini doğru bir şekilde devreye koyup yonettiginde budalaliktan kurtulursun.Bu bahsettiğimiz olaylar kolay gerçekleşen olaylar degildir.Yazarimiz bunu çok gerçekçi bir şekilde zaten kitabında bize göstermiştir.Bizim baş karakterimiz tam olarak bahsettiğimiz tarzdan bir acıyı deneyimledi ama zihni bunu sanırım kaldıramadı.Eger kitap devam etseydi prens timarhaneden çıkar mıydı bilmiyorum.Ama eğer ordan sağlıklı bir şekilde cikabilseydi kesinlikle yaşadığı acidan ötürü budalaliktan çoğunlukla kurtulmuş,ne istediğini daha iyi bilen ,gelişmiş bir adam olarak çıkacaktı. Çok merak ettiğim bir şey var eğer yazar yaşasaydı sormak istedigim bir soru vardı."prens karakterini siz şahsi hayatınızin bir noktasında deneyimlediniz mi yoksa birisini veya birilerini mi gozlemliyerek mi olusturdunuz?"Sorunun cevabı ne olursa olsun dostoyevski kaleminin gücünü bize kelimeleri dans ettirerek çok açık bir şekilde göstermiştir.Kitabi okurken yaşattığı hisler ve ozzelikle final sahnesinin o gerçekçi harikaligini düşündükçe ,dostoyevskinin ne kadar mukkemel bir usta yazar olduğunu bir kez daha anladım.Tam bir soz sanatı ustası,kelimelerin efendisi,hayal cambazı...Elline ,yüreğine ,kalemine sağlık üstat...
Budala
BudalaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201225bin okunma
·
51 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.