Gönderi

Hiç unutmam: Hatay meselesi etrafında Cenevre' de müzakereler (görüşmeler) oluyordu. Hatay'da Arapça'nın resmi dil olması mevzuu (konusu) üzerinde duruyorlar, bunda ısrar ediyorlardı. O zamanki hükumet ise anlaşmazlık yüzünden Fransızlarla herhangi muhtemel bir silahlı ihtilaf (anlaşmazlık) vaziyetinin (durumunun) önüne geçmek gibi birtakım vahi (saçma) düşüncelerle teklif edilen bu maddeyi hemen hemen kabul etmeye mütemayil vaziyetteydi. Atatürk, bunu öğrenince ve geç vakit İsmet Paşa'nın köşkünde bu mevzuu (konu) üzerinde Heyeti Vekile (Bakanlar Kurulu) müzakerelerinin (görüşmelerinin) cereyan ettiğini (geçtiğini) haber alınca sinirlendi. Dolmabahçe Sarayı'ndaydık. Bu Arapça meselesini duyar duymaz sofrayı dağıttı. Misafirler gittikten sonra emir verdi: Telefonla, Ankara'da İsmet Paşanın köşkünü bulduk. Saraçoğlu Şükrü Bey telefona geldi. Ben de telefonu aldım, Atatürk'ün emirlerini Saraçoğlu'na tekrarladım. Atatürk hiddetle: -İskenderun Sancağının nerede olduğunu dahi bilmeyen Fransızlar, bilhassa (özellikle) başlarında bir Alman cenderesi dururken Hatay için, muharebe yapamazlar. "Ben Hatay'ı alacağım!" diye oradaki Türk çocuklarını Arapça tahsil ettirmek (öğrenim yaptırmak) üzere Şam medreselerine mi göndereceğiz? Ne zihniyettir bu? Diye hükümete acı acı ihtarda bulunarak ve emirler vererek teklif edilen maddeyi reddettirmiş ve Fransızlara istediğini yaptırmıştı. -Ali KILIÇ
Sayfa 317 - Atatürk'ün Hususiyetleri, Hastalığı, Son Günleri", Milliyet Gazetesi, Yıl: 3, Sayı : 772,3 Temmuz 1952, s.7; Atatürk'ün Hususiyetleri, Sel Yayınları, İstanbul 1955, ss. 1 02- 103.Kitabı okudu
·
86 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.