Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Dinin Savaş ve Saldırganlık Kaynağı Oluşu!
Atatürk laiklik yapısını yapıp bitirirken, gerek bizim geçmişimizdeki gerek başka ulusların tarihlerindeki "facia"lardan, "ıstırap"lardan sonuçlar çıkarıp de­ğerlendirdiğini belirtmektedir. "Tarihteki bin bir facia ve "ıstırap"ın kaynağında "din", ağırlıklı olarak bu­lunmaktadır. Geçmişteki kanlı olayların, savaşların ya doğrudan nedeni, kaynağı olmuştur; ya da nedenlere araç yapılmıştır. Yok sayılamaz, yadsınamaz bir gerçektir bu. Yahudiler ilk Hıristiyanlara göz açtırmak istememişler, tüyler ürpertici zulüm ve işkenceler uygulamışlardır. Ateş havuzları açıp yakmışlardır birçok Hıristiyan inanırı. Bugün devletleri de bir terör örgütü gibi "dehşet" salmakta, gözünü kırp­madan soykırımlar yapıp sergilemekte. Bunda, Yahudiliğin birinci derecede payı vardır. Kutsal kitabı olsun, onun açıklamaları olsun, sürekli: "-Vurun, kırın, ya­kın, yıkın, öldürün!" diyor inanırlarına. Tanrı'sı Yehova, Ulusal Tanrı'sıdır ve eli silahlı, ağzı kanlıdır. Hıristiyanlar, ellerine güç geçirince, başka din inanırlarına yapmadıkları kö­tülük bırakmamışlar, kötülük ve işkence uygulamalarında Yahudilerden geri kal­mamışlardır. Kilise babaları, "imanı bozan"ların "kalpazan"lar gibi suçlu olduk­larını ve en ağır cezayla, ölümle cezalandırılmaları gerektiğini söylemişlerdir. Nicelerini diri diri yakmışlardır. "Ateşte yananın, suçlu olduğu kanıtı"na dayanan "engizisyon" yargılamalarındaki insanlık dışı örnekler, ciltleri doldurmaktadır. İncil'de "Kim, senin sağ yanağına vurursa, ona ötekini de çevir." (Matta, 5: 39) denmiyor mu? Deniyor. Ama bunun işlerliğini sıfıra indiren yorumlar da yapılı­yor. Ayrıca İsâ, açık açık şöyle diyor: "-Yeryüzüne barış getirmeye geldim sanmayın! Ben barış değil; kılıç getir­meye geldim. Çünkü ben, kişiyle babasının, kızla anasının, gelinle kaynanasının arasına ayrılık koymaya geldim. (Matta, 10: 34-35. Ayrıca bkz. Luka, 12:49-51.) Müslümanlar da güçlenince öteki din inanırlarına kötülük yapmışlardır. Ebu- bekir döneminde, "Peygamber'in fetvası var" denerek, insanlar ateşe atılıp yakıl­mışlardır. Benzer olaylar, Ali döneminde de olmuştur. "Peygamber"in dönemin­ de bile insanlar, hayvan boğazlanır gibi boğazlanmışlardır. Bir olayda, damadı Ali'nin de cellatlar arasında bulunduğu bir adam kesme gösterisinde bir sürü eli kılıçlı cellad, bir gün boyunca kelle kesmişler ve yorulmuş, dinlendikten sonra yeniden kesmişlerdi. "Peygamber"in buyruğuyla!!! Kur'an'da "-Nerede bulursanız orada öldürün!" (Bakara, ayet 191; Nisâ, ayet 89; Tevbe, ayet 5) deniyor. İnançlarından dolayı insanların öldürülmeleri isteni­yor. "Kâfir", "putatapar" oldukları için. Oysa, yine Kur'an'ın tanıklığıyla putata- parlar, "asıl Tek Allah'a inandıklarını, putlara da, asıl Allah'a yaklaştırsın diye kulluk ettiklerini" söylemektedirler (bkz. Zümer, ayet 3) Müslümanlar, yalnızca "kâfır"leri değil, birbirlerini bile keserek öldürmüşler­ dir. Sayısız örneklerinden biri Cemel Olayı'nda meydana gelmiştir (9 Aralık 656 da): İki kesim savaşıyor. İki kesimde de bulunanlar, yalnızca Müslümanlar. İki ke­simde de Peygamber'in yakınları ve arkadaşları var. Dahası, "sağlıklarında cennet­le müjdelenmiş on kişi"den kişiler de var bunlar arasında. Ve dahası: savaşan iki kesimden birinin başında Muhammed'in karısı (daha doğrusu karılarından biri olan) Aişe; öbür kesimin başındaysa sevgili damadı Ali bulunuyordu. İki kesim kıyasıya savaştı. Sonuç: 15 bin ölü. Âişe kesiminden 13 bin kişi, Ali kesiminden de 2 bin kişi kesilip öldürülmüştür. "Din" adına, Tanrı aşkına. İslamın kendi inanırlarını bile Tanrı adına kesmekten çekinmeyen Ve yalnız­ca bir savaşta 15 bin kişi öldürebilmiş olan bir "İslam cemaati", başkalarını öl­dürmekten çekinir mi? Sürüler halinde -eli silahlı- ortaya döküldüğü zaman ne­ler yapmaz? Ve neler yapmamıştır? İşte laiklik bunun için son derece önemlidir ve bunun için gerçekleştirilmiştir. Uygarlığa, insana, Bilime Yöneliş Laikliğin kurucusu, bu yapıyı kurarken çağdaş uygarlığı, insan aklını ve bili­mi temel aldığını birçok açıklamasıyla belirtmştir. Daha önce bu yoldaki sözle­rinden örnekler sunuldu. Atatürk, 31 Ağustos 1925'te de şöyle der: Tekkelerin amacı, halkı meczup ve aptal yapmaktır. Halbuki halk, meczup ve aptal olmaya karar vermemiştir. (...) Biz dünya uygarlığı ailesi içinde bulunuyoruz. Uygarlığın bütün gereklerini uygulayacağız"
Sayfa 130131 - Kaynak Yayınları Birinci Basım: Ekim 2006Kitabı okudu
·1 alıntı·
166 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.