Atatürk laiklik yapısını yapıp bitirirken, gerek bizim geçmişimizdeki gerek başka ulusların tarihlerindeki "facia"lardan, "ıstırap"lardan sonuçlar çıkarıp değerlendirdiğini belirtmektedir.
"Tarihteki bin bir facia ve "ıstırap"ın kaynağında "din", ağırlıklı olarak bulunmaktadır. Geçmişteki kanlı olayların, savaşların ya doğrudan nedeni, kaynağı olmuştur; ya da nedenlere araç yapılmıştır. Yok sayılamaz, yadsınamaz bir gerçektir bu.
Yahudiler ilk Hıristiyanlara göz açtırmak istememişler, tüyler ürpertici zulüm ve işkenceler uygulamışlardır. Ateş havuzları açıp yakmışlardır birçok Hıristiyan inanırı. Bugün devletleri de bir terör örgütü gibi "dehşet" salmakta, gözünü kırpmadan soykırımlar yapıp sergilemekte. Bunda, Yahudiliğin birinci derecede payı vardır. Kutsal kitabı olsun, onun açıklamaları olsun, sürekli: "-Vurun, kırın, yakın, yıkın, öldürün!" diyor inanırlarına. Tanrı'sı Yehova, Ulusal Tanrı'sıdır ve eli silahlı, ağzı kanlıdır.
Hıristiyanlar, ellerine güç geçirince, başka din inanırlarına yapmadıkları kötülük bırakmamışlar, kötülük ve işkence uygulamalarında Yahudilerden geri kalmamışlardır. Kilise babaları, "imanı bozan"ların "kalpazan"lar gibi suçlu olduklarını ve en ağır cezayla, ölümle cezalandırılmaları gerektiğini söylemişlerdir.
Nicelerini diri diri yakmışlardır. "Ateşte yananın, suçlu olduğu kanıtı"na dayanan "engizisyon" yargılamalarındaki insanlık dışı örnekler, ciltleri doldurmaktadır.
İncil'de "Kim, senin sağ yanağına vurursa, ona ötekini de çevir." (Matta, 5: 39) denmiyor mu? Deniyor. Ama bunun işlerliğini sıfıra indiren yorumlar da yapılıyor. Ayrıca İsâ, açık açık şöyle diyor:
"-Yeryüzüne barış getirmeye geldim sanmayın! Ben barış değil; kılıç getirmeye geldim. Çünkü ben, kişiyle babasının, kızla anasının, gelinle kaynanasının arasına ayrılık koymaya geldim. (Matta, 10: 34-35. Ayrıca bkz. Luka, 12:49-51.)
Müslümanlar da güçlenince öteki din inanırlarına kötülük yapmışlardır. Ebu- bekir döneminde, "Peygamber'in fetvası var" denerek, insanlar ateşe atılıp yakılmışlardır. Benzer olaylar, Ali döneminde de olmuştur. "Peygamber"in dönemin de bile insanlar, hayvan boğazlanır gibi boğazlanmışlardır. Bir olayda, damadı Ali'nin de cellatlar arasında bulunduğu bir adam kesme gösterisinde bir sürü eli kılıçlı cellad, bir gün boyunca kelle kesmişler ve yorulmuş, dinlendikten sonra yeniden kesmişlerdi. "Peygamber"in buyruğuyla!!!
Kur'an'da "-Nerede bulursanız orada öldürün!" (Bakara, ayet 191; Nisâ, ayet 89; Tevbe, ayet 5) deniyor. İnançlarından dolayı insanların öldürülmeleri isteniyor. "Kâfir", "putatapar" oldukları için. Oysa, yine Kur'an'ın tanıklığıyla putata- parlar, "asıl Tek Allah'a inandıklarını, putlara da, asıl Allah'a yaklaştırsın diye kulluk ettiklerini" söylemektedirler (bkz. Zümer, ayet 3)
Müslümanlar, yalnızca "kâfır"leri değil, birbirlerini bile keserek öldürmüşler dir. Sayısız örneklerinden biri Cemel Olayı'nda meydana gelmiştir
(9 Aralık 656 da): İki kesim savaşıyor. İki kesimde de bulunanlar, yalnızca Müslümanlar. İki kesimde de Peygamber'in yakınları ve arkadaşları var. Dahası, "sağlıklarında cennetle müjdelenmiş on kişi"den kişiler de var bunlar arasında. Ve dahası: savaşan iki kesimden birinin başında Muhammed'in karısı (daha doğrusu karılarından biri olan) Aişe; öbür kesimin başındaysa sevgili damadı Ali bulunuyordu. İki kesim kıyasıya savaştı. Sonuç: 15 bin ölü. Âişe kesiminden 13 bin kişi, Ali kesiminden de 2 bin kişi kesilip öldürülmüştür. "Din" adına, Tanrı aşkına.
İslamın kendi inanırlarını bile Tanrı adına kesmekten çekinmeyen Ve yalnızca bir savaşta 15 bin kişi öldürebilmiş olan bir "İslam cemaati", başkalarını öldürmekten çekinir mi? Sürüler halinde -eli silahlı- ortaya döküldüğü zaman neler yapmaz? Ve neler yapmamıştır?
İşte laiklik bunun için son derece önemlidir ve bunun için gerçekleştirilmiştir.
Uygarlığa, insana, Bilime Yöneliş Laikliğin kurucusu, bu yapıyı kurarken çağdaş uygarlığı, insan aklını ve bilimi temel aldığını birçok açıklamasıyla belirtmştir. Daha önce bu yoldaki sözlerinden örnekler sunuldu.
Atatürk, 31 Ağustos 1925'te de şöyle der:
Tekkelerin amacı, halkı meczup ve aptal yapmaktır. Halbuki halk, meczup ve aptal olmaya karar vermemiştir. (...) Biz dünya uygarlığı ailesi içinde bulunuyoruz. Uygarlığın bütün gereklerini uygulayacağız"
Sayfa 130131 - Kaynak Yayınları Birinci Basım: Ekim 2006Kitabı okudu